worth

English-Turkish Translation

  1. Adposition değer, lâyık, şayan.
    be worth: değmek.
    It's worth seeing: Görmeye değer.
    This book is
    worth reading: Bu kitap okumaya değer.
    advice worth taking: tutmaya değer öğüt.
    It is worth the money: Bu fiyata değer.
    It's not worth a cent: Beş para etmez.
    to be worth while: harcanacak zamana değmek.
    to be worth its weight in gold: altın gibi değerli olmak, ağırlığı kadar altına değmek.
    In the desert a bottle of water is often worth its weight in gold.
  2. Adposition değerinde, kıymetinde, eder.
    That book is worth $8.
  3. Adposition … sahibi, -lik.
    He is worth millions: Milyonların sahibidir, milyonluk adamdır.
    die worth a
    million: bir milyon bırakarak ölmek.
    It would be as much as my life is worth to do this: Bunu yapmak hayatıma mal olabilir.
    Give me two dollar' worth of cheese: Bana iki dolarlık peynir veriniz.
    I tell you this for what it is worth: Pek önemli değil (
    bazen: doğru olup olmadığını bilmiyorum) fakat size söyliyeyim.
  4. Noun (manevî) değer, kıymet, meziyet, fazilet.
    men of worth: değerli kişiler.
  5. Noun (maddî) değer, kıymet, yarar, fayda.
    His worth to the world is inestimable.
  6. Noun (para olarak) değer, karşılık.
    get one's money's worth: harcadığı paranın değerini/karşılığını
    almak/çıkarmak.
    She got her money's worth out of that coat. 4. -lik.
    ten cent's worth of candy: on sentlik şeker.
  7. Noun servet zenginlik, varlık.
    His personal worth is several million.
  8. Verb vaki olmak, çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak, başına gelmek.
    Woe worth the day: O güne lânet olsun!

    Woe worth the man: O adama lânet olsun!
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be worth one's salt
ekmeğini hak etmek Verb
be worth one's salt
helal olmak Verb
be worth one's weight in gold
altınla tartılacak kadar değerli olmak Verb
for all one's is worth
son haddine kadar
get one's money worth
parasının karşılığını almak Verb
get one's money worth
ödediği paranın karşılığını almak Verb
get one's money's worth
parasının karşılığını almak Verb
get one's money's worth
ödediği paranın karşılığını almak Verb
get the worth of one's money
ne ödediyse karşılığını almak Verb
it's not worth wasting one's breath on
sözü mü olur ?
not to be worth one's keep
yediği ekmeği hak etmemek Verb
not to be worth one's salt
ekmeğini hak etmemek Verb
offer one's opinion for what it may be worth
işe yarasın yaramasın fikrini söylemek Verb
put in one's two cents worth
=
put in one's two cents
argo: tartışmada kendi fikrini/düşüncesini ortaya atmak.
want one's money's worth
parasının karşılığını istemek Verb
worth one's salt
(a) saygıdeğer, (b) aldığı para helâl, aldığı parayı/ekmeğini hak eden.
He is not worth his salt: Ekmeğini hak etmiyor.
worth one's while
zahmetine değmek.
I'll make it worth your while: zahmetinizin karşılığını veririm, sizi memnun ederim, karşılığını öderim.
(so many) liras'worth
liralık
air worth
uçabilir
be worth
(bedel) etmek Verb
be worth
etmek Verb
capital net worth
sermaye net değeri (bir işletmenin borçlar çıktıktan sonraki varlıklarının değeri
capital net worth
sermaye net değeri
corporate net worth
şirket özsermayesi
corporate net worth
şirket öz sermayesi
economic worth
ekonomik değer
financial worth
net değer
for all it is worth
son haddine kadar.
for all one is worth
olanca gücüyle.
He ran for all he was worth: olanca gücüyle koştu.
for what it is worth
ne olursa olsun
for what it's worth
ne (pahasına) olursa olsun.
money's worth
harcanan paraya değer, emeğin/masrafın karşılığı.
You've had your money's worth: Masrafını bol bol çıkarttın.
negative corporate worth
büyük bir şirketin yan kuruluşlarının bu gruba dahil olmaktan ötürü kazançlı çıkacakları yerde zarar görmeleri Noun
net worth
net varlık
net worth
öz varlık
net worth
(US) (bilanço) özsermaye
net worth
özvarlık
net worth
öz kaynak
tangible net worth
net maddi varlıklar
tangible worth
maddi varlıklar
total net worth
toplam net değer
two cents worth
metelik
two cents worth
(US) fikrini anlatma sırası
two cents worth
mangır
two cents' worth
(tartışma esnasında) fikir beyanı, görüşünün açıklanması.
-worth
-lik, … değerinde(ki).
pennyworth: bir penilik (kuruşluk), bir peni değerinde. Suffix
worth considering
düşünmeye değer Adjective
worth how many liras ? At what price ? How old
kaçlık
worth mentioning
sözünü etmeye değer
worth millions
milyonluk
(sth) to be worth the trouble
zahmetine değmek Verb
a trick worth two of it
çok daha iyi yöntem
be a worth million
milyoner olmak Verb
be worth $ 100 . 000 a year
yılda yüzbin dolar geliri olmak Verb
be worth its weight in gold
paha biçilmemek Verb
be worth its weight in gold
değeri ödenememek Verb
be worth money
para etmek Verb
be worth the money
ödenilen para karşılığı olmak Verb
be worth while
zahmetine değmek Verb
debt- to-net worth ratio
net değere bölünen borçların tümü
die worth a million
arkasında milyonluk servet bırakarak ölmek Verb
give me one hundred thousand lira's worth of petrol please
yüz bin liralık benzin lütfen
I know a trick worth two of that
Ben bundan âlâsını bilirim.
increase the worth of
kıymetlendirmek Verb
Is it worth it?
Değer mi?
it was well worth the trouble
zahmete değdi
It's not worth a dime
On para etmez.
I don't care a dime: Umurumda değil/bana vız gelir/bana ne/metelik vermem/bence farketmez.
it's worth the sacrifice
feda olsun
know a trick worth two of that
şeytana çarık giydirmek Verb
liabilities to worth ratio
pasif toplamının öz sermayeye oranı
liabilities to worth ratio
pasif toplamının özsermayeye oranı
life is worth living
hayat yaşamağa değer
measure the worth of
ölçmek Verb
not a worth a tinker's damn
beş para etmemek Verb
not to be a halfpenny the worth of it
beş para etmemek Verb
not to be worth a damn
beş para etmemek Verb
not to be worth a hoot
metelik etmemek Verb
not to be worth powder a shot
harcanan baruta değmez
not to be worth powder and shot
harcanan barutla fişeğe yazık olmak Verb
not to be worth the candle
zahmete değmemek Verb
not to be worth the candle
zahmetine değmez
not worth a bean
değeri az
not worth a bean
değersiz
not worth a bean
beş para etmez
not worth a button
beş para etmez
not worth a cent
beş para etmez
not worth a cuss
beş para etmez
not worth a day's/an hour's purchase
yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.
not worth a fillip
beş para etmez
not worth a nickel
beş para etmez.
not worth a picayune
beş para etmez
not worth a pin
beş para etmez
not worth a plugged nickel
(US) beş para etmez
not worth a rap
beş para etmez
not worth a red cent
beş para etmez, değersiz.
not worth a straw
beşpara etmez
not worth a tinker's cursed
beş para etmez
not worth a whoop
hiç değeri olmamak, değersiz olmak.
not worth a whoop: beş para etmez.
Her promises aren't
worth a whoop: Onun vaadine güvenilmez.
not worth considering
düşünülmeye değmez
not worth considering
düşünmeye değmez
not worth the paper it is (they are) printed/written on
değersiz, kıymetsiz, beş para etmez, kâğıdı kadar bile değeri yok.
one hundred liras worth of goods
yüz bin lira değer inde mal
profit on net worth ratio
net varlık oranı üzerinden kâr
profit on net worth ratio
vergilerden sonra net kârın net varlığa bölünmesi
regard something as not worth a damn
metelik vermemek Verb
something worth doing
iş
sth worth (so many) paras
paralık
sth worth eighty liras
seksenlik
The game is not worth the candle
Zahmete değmez/Astarı yüzünden pahalı/Yapılan masrafa, harcanan emeğe değmez.
The game isn't worth the candle
Zahmete değmez.
to be hardly worth troubling about
zahmetine değmez
to be well worth reading
okumaya değer
to be worth it
zahmete değer
to be worth while
zahmete değer
to spoil the ship for a ha'p'worth of tar
az bir masraftan kaçınıp büyük zarara girmek.
What is it worth?
Kaç para eder?
What is worth doing is worth doing well
. Yapılacak bir iş lâyıkile yapılmalıdır.
English-Turkish phrases from Zargan's own database