yaşlı

Turkish-English Translation

  1. gray
  2. aged
  3. grey
  4. old
  5. senile
  6. geriatric
  7. antiquated
  8. olden
  9. advanced in years
  10. old-timer
  11. dewy
  12. over the hill
  13. long in the tooth
  14. passé
  15. père
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Yaşlılar, Maluller ve Felaketzedeler İçin Planlardan Başkaları İçin Sosyal Güvenliğe Dair Avrupa Geçici Sözleşmesi
European Interim Agreement on Social Security Other Than Schemes for Old Age, Invalidity and Survivors Noun, International Law
Yaşlılar, Maluller ve Felaketzedelere İlişkin Sosyal Güvenlik Planlarına Dair Geçici Avrupa Sözleşmesi
European Interim Agreement on Social Security Schemes Relating to Old Age, Invalidity and Survivors Noun, International Law
dünya kadar yaşlı
who- old
dünya kadar yaşlı
world-old
epey yaşlı
well advanced in years
gözleri yaşlı
tearful
gözü yaşlı
lachrymose Adjective
ne genç ne de yaşlı
entre deux ages
oldukça yaşlı
elderly
orta yaşlı
(Fr.) entre deux ages
orta yaşlı
middle aged
orta yaşlı
middle-aged
yaşlı adam
grand dad
yaşlı adam
gaffer
yaşlı ana babadan olan çocuk
tetnit
yaşlı bakım merkezi
nursing home Noun, Geriatrics
yaşlı bakım merkezi
care home Noun, Geriatrics
yaşlı bakım merkezi
rest home Noun, Geriatrics
yaşlı bakım merkezi
old people's home Noun, Geriatrics
yaşlı bunak
geezer
yaşlı ev hayvanı
senior pet Noun
yaşlı gözler
eyes filled with tears Noun
yaşlı kimse
oldster
yaşlı kişi
crock
yaşlı kız
old maid
yaşlı ve çirkin kadın
bag
yaşlı ve güçsüz
doddering
yaşlı ve saygıya layık kişi
patriarch
(erkek) yaşlı kadın gibi
old womanish
(US , Kanada) yaşlı kimse
senior citizen
açık sözlü yaşlı politikacı
curmudgeon
başlıca ve özellikle yaşlı kişiler için oturma alanı
retirement community
bir grubun en yaşlı ve kıdemli üyesi
doyen
bu giysi seni yaşlı göstermek iyor
this dress ages you
çok yaşlı bir kişi
methuselah
dokuz yaşlı adam (ABD Yüksek Mahkemesi'nin dokuz yargıcı
nine old men
en yaşlı olması nedeniyle başkan olan kişi
chairman by seniority
eski kafalı yaşlı adam
buffer
evde yaşlı bir kişi ya da hastaya bakan
carer
hali vakti yerinde yaşlı kişi
woopie
huysuz ve yaşlı kadın
harridan
kendilerine saygı duyulan partinin yaşlı üyeleri
party elders Noun
örgütün yaşlı ve tutucu üyeleri
old gang Noun
orta yaşlı ya da yaşlı
no chicken
orta yaşlı zengin kişi
glam
yönetim kurulunun en yaşlı üyesi
senior director
Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Directorate General of Services for Persons with Disabilities and The Elderly Noun, Organizations
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Directorate General of Services for the Elderly and Disabled Noun, Organizations
yaslı
sb who is mourning
yaslı
mournful
yaslı
disconsolate
yaslı
funereal
yaslı
mournful Adjective
yaslı kimse
mourner
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yaşla dolmuş
  2. Yaşı ilerlemiş
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

yaslı
Yas tutan, ... içinde olan