zayıf

Turkish-English Translation

  1. Adjective namby-pamby
  2. Adjective vulnerable
  3. poor
  4. cold
  5. lean
  6. delicate
  7. crazy
  8. spare
  9. slim
  10. fragile
  11. small
  12. thin
  13. shaky
  14. meagre
  15. faint
  16. invalid
  17. flimsy
  18. lame
  19. deficient
  20. watery
  21. dim
  22. waugh
  23. Adjective tenuous
  24. lax
  25. dainty
  26. languid
  27. puny
  28. infirm
  29. insubstantial
  30. run-down
  31. threadbare
  32. emaciated
  33. rickety
  34. sleazy
  35. peaked
  36. scrawny
  37. creaky
  38. emasculate
  39. flaccid
  40. underweight
  41. peaky
  42. wonky
  43. bumbling
  44. threadbare arguments
  45. nerveless
  46. Lenten
  47. dicky
  48. doddering
  49. epicene
  50. bandbox
  51. puerile
  52. meager
  53. pindling
  54. frail
  55. weak
  56. slight
  57. pimping
  58. fatless
  59. gone
  60. feeble
  61. floppy
  62. slender
  63. helpless
  64. not strong
  65. inferior in quality
  66. soft
  67. shilpit
  68. scrannel
  69. doddered
  70. hyposthenic
  71. impuissant
  72. leptosomatic
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

kas zayıflığı
muscle weakness Noun, Medicine
ahlaken zayıf
flabby
bedensel yapısı zayıf
physical unfitness
çok zayıf
tenuous Adjective
çok zayıf
sickly
çok zayıf
weak as water
hafızası zayıf
having a weak memory
mali bakımdan zayıf
financially weak
parası zayıf
monetarily weak
uzun boylu ve zayıf
rangy
zayıf ahlaklı
characterless
zayıf ahlaklı
frail
zayıf akım
minute current
zayıf almak
to fail Verb
zayıf bellek
defective memory
zayıf bir anda
misguided moment
zayıf bir şekilde
faintly Adverb
zayıf borsa
weak usm
zayıf destek
frail support
zayıf düşme
debility Noun
zayıf düşmek
to get thin Verb
zayıf düşmek
to give out Verb
zayıf düşmek
to waste away Verb
zayıf düşmek
to get scrawny Verb
zayıf düşmek
to languish Verb
zayıf düşmek
to get weak Verb
zayıf düşürmek
to weaken Verb
zayıf hafıza
poor memory
zayıf hafıza
elusive memory
zayıf halka
weak link Noun
zayıf hat
feint lobs
zayıf iddialar
threadbare arguments Noun
zayıf iddialar
shaky arguments Noun
zayıf ihtimal
bare naked rare possibility
zayıf iradeli
invertebrate
zayıf karakterli
weedy
zayıf nahif
frail and thin
zayıf nokta
weakness
zayıf nokta
tender point
zayıf nokta
weak point
zayıf nokta
sore point
zayıf nokta
gall
zayıf nokta
tender spot
zayıf nokta
vulnerability Noun
zayıf noktasına dokunmak
to touch the spot Verb
zayıf noktasından yakalamak
to hit a blot Verb
zayıf para
soft currency
zayıf para
weak currency
zayıf parası olan ülke
weak currency country
zayıf piyasa
sagging market
zayıf piyasa
weak market
zayıf rekabet
weak competition
zayıf şans
off chance
zayıf talep
slack demand
zayıf taraf
foible
zayıf ümit
weak flicker of hope
zayıf ve korkak adam
milksop
zayıf ve pejmürde kılıklı kimse
scarecrow
zayıf vermek
to fail Verb
zayıf ya da korkak tabiatlı
chinless
zayıf yan
weak side
zayıf yön
frailty Noun
…'in zayıf noktası
...'s Achilles' heel Noun
ahlakça zayıf olan
small
aklı ya da ahlakı zayıf olan
slight
Aşil topuğu (bir kimsenin zayıf noktası
heel of achilles Noun
başkalarına göre daha zayıf bir durumda olmak
to be at a disadvantage Verb
bir değerli kâğıt ile ilgili olarak talebi zayıf olan
neglected
bir kimsenin zayıf tarafı
soft spot
bir şeye karşı zayıf olmak
to have a weakness for sth Verb
birini zayıf noktasından yakalamak
to catch someone on the hip Verb
birinin en zayıf yanı olmak
to be at sb's most vulnerable Verb
birinin zayıf noktasına dokunmak
to touch sb's tender spot Verb
birinin zayıf noktasına dokunmak
to touch a sensitive nerve in sb Verb
birinin zayıf noktasını bulmak
to find sb's weak spot Verb
birinin zayıf yanını bulmak
to find sb's vulnerable spot Verb
birinin zayıf yanlarını aramak
to pick a hole in sb's coat jacket Verb
çok zayıf düşmüş
emaciated
çok zayıf insan ya da hayvan
scrag
davasını zayıf bir delile dayamak
to rest a case on slender evidence Verb
insanın zayıf tarafları
human foibles Noun
insannın zayıf tarafları
human foibles Noun
karakteri zayıf olmak
to have a light character Verb
kendisinden zayıf olanlara acımayan adam
ubermensch
parmağını birinin zayıf noktasına basmak
to put one's finger on sb's weak spot Verb
şans zayıf da olsa başarı elde etmek umuduyla riske girme
on spec
GZFT (Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler)
SWOT (Strengths, Weaknesses, Opportunities and Threats) Management
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Eti ve ... şişman olmayan
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.