cür'et/cesaret etmek, tehlikeyi/sakıncayı göze almak.
to make (so) bold (as) to do something:
bir şey yapmaya cür'et/cesaret etmek.
I made bold to offer my suggestion: Fikrimi belirtmek cesaretini gösterdim.
cür'et/cesaret göstermek.
matbaacılıkta normalden kalın olan harfler
çöplüğünde horozlanır gibi.
cesareti ele alıp kaçmaya çalışmak
Fiil
kalemi cüretli olmak
Fiil
güç bir durumu azimle karşılamak
Fiil
koyu harfler ile basmak
Fiil
korktuğu halde cesur görünmek
Fiil
(zor bir durumu) cesaretle/metanetle vb. karşılamak, yılmamak, fütura kapılmamak.
You must put a good face on it.
(borsa) tutumunu değiştirmek
Fiil