(a) tilki avı, (b) tilki avcılığı oyunu.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        izlemek, takip etmek, peşinden gitmek. 
 The old lady saw the thief running up the street and gave chase on her bicycle.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        maharetle kaçıp kurtulmak. 
 The deer led the hunter a meery chase.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kâğıt kırpıntılarını izleyerek yapılan bir tür kır koşusu
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ele geçmez bir şeyin peşinden koşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boşuna zahmet, beyhude gayret, muhal iş. 
 to go on a wild goose chase: akıntıya kürek çekmek, olmayacak 
 bir iş peşinde koşmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boş/nafile/sonu gelmez iş, boşuna emek. 
 be sent on a wild goose chase: boş/nafile işe gönderilmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ele geçmez bir şeyin peşinden koşma
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ele geçmez bir şeyin peşinden koşma, sonu şüpheli olan düşüncesizce girişim.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        koşuşup durmak, sağa sola koşuşmak. 
 Stop chasing about (the house) and sit down!
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        koşup yetişmek. 
 chase after Jo and ask him to get some eggs.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (bir hayvanı) kovmak/defetmek/uzaklaştırmak. 
 to chase away a dog. Her look of contempt chased  her would-be suitor away. (b) tüymek, kaçmak, uzaklaşmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        chaser ile ayni anlama gelir. takip gemisi topu. bow chaser: baş topu. stern chaser: kıç topu.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bilgi) araştırmak, arayıp taramak, inceleme yapmak. 
 chase something up: peşinde olmak, peşini 
 bırakmamak, (ödünç verilen bir şeyi) geri istemek, bir vaadin tutulmasını istemek, bir şeyi çabuklaştırmaya çalışmak. 
 I'll chase it up for you: Onun peşini bırakmam. 
 chase someone up for something: bir kimseye vaadini hatırlatıp tutmasını istemek, sözünü tutması için sıkıştırmak. 
 I'll chase him up: Onu (sözünü tutması için) sıkıştıracağım.