1. Fiil doğaçlamak, irticalen söylemek/çalmak, tulûat yapmak, hazırlıksız yapmak, uyduruvermek.
    I forgot the
    words of my speech, so I had to improvise. The pianist improvised an accompaniment to the song.
  2. Fiil birdenbire çaresini bulmak, hazırlıksız/geçici olarak yapmak/uydurmak, eğreti olarak kullanmak, yasak
    savma kabilinden yapmak.
    She improvised a cake although she had no sugar.