presumptive

  1. Sıfat muhtemel, zannedilen/sanılan, zan ve tahmine dayanan.
    an heir presumptive: muhtemel bir varis.

    a presumptive diagnosis of thrombosis.
  2. Sıfat bilinen gerçek ve delillere dayanan, doğru olabilen.
    presumptive evidence: durum ve şartlardan çıkarılan delil/karine.
  3. Sıfat gelişmekte olan.
    presumptive neural tissue.
halihazır vâris: veliaht olmadığı için tahta vâris olan (lâkin veliaht doğduğu takdirde bu imtiyazı kaybeden)
en yakın akraba.
presumptive heir ile ayni anlama gelir.
İsim
hasar karinesi
sözleşmede yer almayan koşullar dışında doğan zarar ziyana karşı mahkemece kararlaştırılan cezai tazminat
hasar karinesi
uzun süre hayatta olup olmadığına dair hakkında hiçbir haber alınamadan kaybolan bir şahsın ölmüş olduğuna dair karine
hayatta olup olmadığı hakkında uzun süredir hiçbir haber alınamayan kaybolmuş bir kimsenin ölmüş olduğu karinesi
ölüm karinesi
dolayısıyla veya istidlali delil
karine kuvvetindeki delil
istidlali delil
(gemi) uzun süredir görülemeyen ve haber alınamayan ancak battığına dair kanıt olmayan gemi
tahmin olunan bilgi
istidlalen çıkarılan delil
çıkarsanan kanıt
farazi mülkiyet hakkı