teeth

brush one's teeth

diş fırçalamak Fiil, Tıp

by the skin of one's teeth

kıtı kıtına, ucu ucuna, daradar, ancak, kıt kanaat, güçlükle.
He passed English by the skin of his teeth.

by the skin of one's teeth

kıl payı, kıtı kıtına, ancak, güçbela.
We had to run for the train, and caught it by the skin of our teeth.

by the skin of one's teeth

kıtı kıtına, ucu ucuna, ancak, güçbela, güçlükle, kıl payı.
escape by the skin of one's teeth: kıl payı kurtulmak.

cast/throw something in someone's teeth

bir şeyi birinin yüzüne vurmak, yüzüne karşı söylemek.

cause one's teeth chatter

zangırdatmak Fiil

cut one's teeth on

(bir şeyi) küçük yaşta/çok erken öğrenmek, tecrübe ile/yaparak öğrenmek.
He cut his eye teeth as a

cut one's wisdom teeth

olgunlaşmak Fiil

escape by the skin of one's teeth

paçasını zor kurtarmak Fiil

get one's teeth into

kendini (işine) vermek, dört elle sarılmak.

get one's teeth into sth

kendini bir şeye vermek Fiil

grind (one's teeth

gıcırdatmak Fiil

grit one's teeth and bear it

dişinısıkmak Fiil

have one's teeth capped

dişlerine kuron yaptırmak Fiil

lie in one's teeth

korkunç yalanlar söylemek Fiil

lie through one's teeth

fütursuzca yalan söylemek Fiil

lie through one's teeth

açık açık yalan söylemek Fiil

lie through/in one's teeth

kasten/göz göre göre yalan söylemek.
They are lying in their teeth.

pull one's teeth

dişini çekmek,
mec. zararsız hale koymak.

run of one's teeth

ücretsiz

say something between one's teeth

homurdanmak, sözü gevelemek.

set one's teeth

dişini sıkmak.
It set my teeth on edge: Dişlerimi kamaştırdı.

set one's teeth on edge

kamaştırmak Fiil

set someone's teeth on edge

(biri üzerinde) nahoş tesir bırakmak, kalbini kırmak, incitmek, sinirlendirmek, iğrendirmek.

show one's teeth

tehdit etmek, diş bilemek.

take the bit between one's teeth

kendisini her şeyden mahrum etmek Fiil

take the bit in (or between) one's teeth

gemi azıya almak, isyan etmek, başkaldırmak, kafa tutmak.

take the bit in one's teeth

idareyi eline almak Fiil

throw in one's teeth

meydan okumak, hakaret etmek.

baby teeth

süt dişleri İsim, Çocuk Bakımı

be armed to the teeth

tepeden tırnağa silahlı olmak Fiil

cost it in his teeth

yüzüne vurmak Fiil

cost it in his teeth

yüzüne karşı söylemek Fiil

cut eye teeth

(bir şeyi) küçük yaşta/çok erken öğrenmek, tecrübe ile/yaparak öğrenmek.
He cut his eye teeth as a

deciduous teeth

süt dişleri İsim, Çocuk Bakımı

dragon's teeth

düşmanlık. İsim

dragon's teeth

canavar dişleri: tanksavar beton engeller. İsim, Askerlik2

false teeth

takma diş, protez. İsim

fed up to the (back) teeth

gına getirmiş, bıkmış, illâllah demiş.
I'm fed up to the back teeth with people complaining: Halkın

gear teeth

vites dişlileri İsim, Ulaşım

have no teeth

sözünü geçirememek Fiil

he is cutting teeth

çocuk diş çıkarıyor

itchy teeth

diş kamaşması İsim

kick in the teeth

(kişiyi) hor görmek Fiil

kick in the teeth

aşağılamak Fiil

prosthetic teeth

protez diş İsim, Tıp

prosthetic teeth

diş protezi İsim, Tıp

pull sb's teeth

birinin dişlerini çekmek Fiil

set the teeth

(testere) çaprazlamak.

store teeth

(US) takma diş

take the bit between the teeth

gemi azıya almak Fiil

to the teeth

tepeden tırnağa kadar, baştanbaşa.
armed to the teeth: tepeden tırnağa kadar silahlanmış.

teeth cutting machine

freze tezgâhı

be fed to the teeth with a business

bir işten gına gelmek Fiil

give teeth to

güçlendirmek Fiil

give teeth to

uygulanabilir duruma getirmek Fiil

in the teeth of

(a) karşı karşıya, yüzyüze.
in the teeth of the wind. (b) rağmen, karşı gelerek, muhalefetle.

in the teeth of the wind

rüzgâra/ fırtınaya karşı.

into the teeth of the wind

şiddetli rüzgâra karşı

put …'s teeth on edge

…in tüylerini diken diken etmek Fiil

put teeth in something

bir şeyi etkinleştirmek, etkisini artırmak.

set sb's teeth on edge

birini sinirlendirmek Fiil

set sb's teeth on edge

sinirlendirmek Fiil

set sb's teeth on edge

diş kamaştırmak Fiil

set sb's the teeth on edge

birini sinirlendirmek Fiil