1. tam yukarı çekilmiş, ipin ucunda.
  2. yukarıya (doğru), havaya, gökyüzüne.
    Can you lift that box up onto the shelf for me? The bird flew
    up. He is going up the stairs.
    walk up and down: bir aşağı bir yukarı gezinmek.
  3. yukarıda, yüksekte, havada, gökyüzünde.
    He stayed up in the mountains several days.
    The sun
    is up: Güneş gökyüzünde yükseldi.
  4. yükselmiş, artmış.
    The prices have gone up: Fiyatlar yükseldi.
  5. ta … (yukarıdaki bir yeri işaret için kullanılır).
    He lives up north: Ta kuzeyde oturuyor.
  6. ayağa, dik duruma, ayakta, dik durumda.
    Stand up! Ayağa kalk!
    to get up: yataktan kalkmak.

    Is he up yet? Yataktan kalktı mı?
  7. tamam, bitmiş, sona ermiş:
    time is up: vakit tamam(dır).
kendi kanaatine göre davranmak Fiil
kendi fikriyle hareket etmek Fiil
sözünü eylemle desteklemek Fiil
katkısı oranında sorumlu olmak Fiil
mesleğinde yükselmekte olmak Fiil
uzmanlık alanı içinde olmak Fiil
işini başaracak nitelikte olmak Fiil
işinıbaşaracak nitelikte olmak Fiil
birinin hilesini keşfetmek Fiil
konusunu iyi bilmek Fiil
konu sunu iyi bilmek Fiil
işten göz açamamak Fiil
işi başından aşkın olmak Fiil
satış faaliyetlerini güçlendirmek Fiil
büyük başarısızlığa uğramak, yüzüne gözüne bulaştırmak.
ters gitmek Fiil
kötü gitmek Fiil
berbat olmak Fiil
elinde patlamak Fiil
duygularını içine atmak Fiil
Fondip! Ünlem
ailesini parçalamak Fiil
yuvasını yıkmak Fiil
en kuvvetli delili ileri sürmek, en büyük desteği sağlayan kimseyi ileri sürmek.
İngilizce bilgisini tazelemek Fiil
hayat ımı kurtarmak Fiil
ağzına kilit vurmak Fiil
sır saklamak Fiil
bütün stoku satın almak Fiil
işini bırakmak/terketmek.
borcunu temizlemek Fiil
izini belli etmemek/gizlemek/örtmek, gizlice/sezdirmeden yapmak.
heyecanını tutmak Fiil
sermayeyi yiyip bitirmek Fiil
kazancını yiyip bitirmek Fiil
kazancını yiyip bitirmek Fiil
hiddetle yumruk sallamak.
korkudan eli ayağı titremek, dehşete kapılmak.
bir işten birdenbire çıkmak Fiil
çadırını bozmak Fiil
çadırıni bozmak Fiil
Latince bilgisini tazelemek Fiil
öfkelenmek Fiil
kızmak, öfkelenmek.
kız(dır)mak, öfkelen(dir)mek, hiddetlen(dir)mek, tepesi atmak, kan beynine fırlamak.
bir grup insana konuşmak üzere ayağa kalkmak Fiil
kanı beynine çıkmak, çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak.
The injustice of any sort always gets my
blood up: Ne türlü olursa olsun, haksızlığa çok kızarım.
etekleri sıvamak, büyük bir işe hazırlanmak/girişmek.
vazifesinden ayrılmak Fiil
işini bırakmak Fiil
otomobili ıskartaya çıkarmak Fiil
taleplerinden vazgeçmek Fiil
işini bırakmak Fiil
yerini birine vermek Fiil
kendi işine bakmak Fiil
rolünü unutmak.
(mutad bir işe) son vermek, eleğini asmak.
At the age of 64, he hung up his hat (for the last time).
gizli planı olmak Fiil
elinde koz olmak Fiil
ifrit olmak Fiil
adı çağrılmak Fiil
çok neşeli olmak Fiil
tetik durmak.
(zamanı gelince kullanmak üzere) saklamak, el altında/hazır bulundurmak.
teslim olmak Fiil
gizli bir kozu olmak Fiil
(a) dayanmak, mukavemet etmek, zorlukları cesaretle karşılamak/yenmek, (b) sorumluluğunu çok iyi bilmek,
(c) kendini çok iyi savunmak.
yılmamak, umutsuzluğa kapılmamak, fütur getirmemek.
cesaretini yitirmemek, umutsuzluğa kapılmamak, zor koşullar altında bile yılmamak.
keyifli olmak Fiil
itibarını bozmamak Fiil
ödemelerini muntazaman yapmak Fiil
ödemelerine muntazam bir şekilde devam etmek Fiil
yürekliliğini elden bırakmamak Fiil
yeise kapılmamak Fiil
neşesini bozmamak Fiil
(a) eğlenmek, hoş vakit geçirmek, oyalanmak, (b) serbest hareket etmek.
(a) sabırsızlanarak beklemek, (b) kendini zevke vermek, eğlenceye dalmak, (c) sevinçten zıplamak,
k.d. etekleri zil çalmak.
içinden/bıyık altından/kıs kıs gülmek.
laugh in someone's face: birine karşı saygısızlık/küstahlık
göstermek, hiçe saymak, kıymet vermemek.
kıs kıs gülmek Fiil
bıyık altından gülmek Fiil
gizliden gizliye gülmek/alay etmek, bıyık altından gülmek.
başını doğrultmak Fiil
konuşmak veya şarkı söylemek.
odasını dağıtmak Fiil
inançlarına göre yaşamak Fiil
ayağını yorganına göre uzatmak Fiil
adının hakkını vermek Fiil
isminin hakkını vermek Fiil
prensiplerine göre yaşamak Fiil
ilkelerine uymak Fiil
sözünü tutmak Fiil
şöhretine uygun bir yaşam sürmek Fiil
itibarına yakışır şekilde yaşamak Fiil
zararlarını kapatmak Fiil
kayıplarını telafi etmek Fiil
yıl sonu hesaplarını kapamak Fiil
hesaplarını kapamak Fiil
gelirini yükseltmek Fiil
kaybı telafi etmek Fiil
karar vermek.
birinin beklentilerini karşılamak Fiil
birinin ideallerine uymak Fiil
birinin ideallerine uygun olmak Fiil
(US) bir mevkiye önemli niteliklerle gelmek Fiil
cesaretini ele almak Fiil
bütün gücünü toplamak Fiil
başı ciddi belada
ölen ya da ölmekte olan
kendi hesabına çalışmak Fiil
bohçasını dürmek Fiil
öteberisini hazırlamak Fiil
öteberisini toplamak Fiil
pılı pırtısını toplamak Fiil
eşyalarını denk yapmak Fiil
borcunu ödemek Fiil
kulak kabartmak Fiil
can simidini yakalamak Fiil
üslubunu düzeltmek Fiil
kulak kabartmak, işitmeye çalışmak, sezdirmeden dinlemek.
The woman pricked up her ears when she heard
them talking about her.
kulak kabartmak, birdenbire ilgi göstermek, dikkatle dinlemek, (hayvan) kulaklarını dikmek.
paçaları sıvamak, kendini toparlayıp işe sarılmak.
birinin lastiğini şişirmek Fiil
dinlenmek, istirahat etmek.
(kız) saçlarını topuz yapmak.
birinin canını sıkmak, bizar etmek, kızdırmak.
He always puts my back up by making those silly jokes.
kızdırmak, öfkelendirmek.
satış fiyatlarını koymak Fiil
(doktor) yerleşmek Fiil
muayenehanesini açmak Fiil
(a) dükkânı kapatmak, (b) bir girişimden vazgeçmek.
şemsiyesini açmak Fiil
kızmak, canı sıkılmak, tepesi atmak, küplere binmek.
She gets her back up whenever her younger brother
makes fun of her dates.
zararıni hesap etmek Fiil
zararını hesaplamak Fiil
kollarını sıvamak.
Fransızca'sını ilerletmek Fiil
yaşlılığı için biriktirmek Fiil
cesaretini toplamak.
yüzünü buruşturmak.
dudak bükmek.
burun kıvırmak Fiil
bir şeye burun kıvırmak Fiil
mesleğini kurmak Fiil
birinin sırası geldi (ceza, zahmetli bir iş vb. de).
His number is up: Sıra şimdi onun/yandı/mahvoldu.
işinıhızlandırmak Fiil
işini hızlandırmak Fiil
haklarını yedirmemek Fiil
haklarını sonuna kadar savunmak Fiil
gücünü kuvvetini toparlamak Fiil
enerjisini toplamak Fiil
çıraklığa girmek Fiil
acı ve eziyete sabırla katlanmak Fiil
ikametgâh edinmek Fiil
göreve başlamak Fiil
göreve başlamak Fiil
çıraklık eğitimine başlamış olmak Fiil
görevine başlamak Fiil
(bir yerde) oturmaya başlamak Fiil
… : gidip … in yanına yerleşmek.
mevki tutmak Fiil
oyunu bırakmak Fiil
kusmak, istifrağ etmek.
ümitsizce bırakmak.
yenilgiyi kabul etmek, pes demek.
işini bırakmak, istifa etmek.
kredi şartlarını sıkmak Fiil
yüksek ücretli iş
burun bükmek Fiil
beğenmemek, burun kıvırmak, yüz çevirmek.
I wish my children wouldn't turn up their noses at doing their schoolwork.
bir şeye burnunu çevirmek Fiil
bir şeye burun kıvırmak Fiil
burun kıvırmak Fiil
ölmek, nalları dikmek.
meşrebine/mizacına uygun.
(zamanı gelince kullanmak üzere) saklı, el altında, hazır.
başından aşkın.
be up to the ears/over head and ears in work: işi başından aşmak.
I haven't
time to go out tonight; I'm up to my ears in work.
(a) boğazına kadar (dert vb. içinde).
I am up to my neck in debt: Boğazıma kadar borç içindeyim/uçan
kuşa borçluyum. (b) (işi) başından aşmış, çok meşgul.
He is up to his neck in work: İşi başından aşmış/aşkın.
boğazına kadar
(a) boğazına kadar (dert vb. içinde).
I am up to my neck in debt: Boğazıma kadar borç içindeyim/uçan
kuşa borçluyum. (b) (işi) başından aşmış, çok meşgul.
He is up to his neck in work: İşi başından aşmış/aşkın.
erzağını tüketmek Fiil
bütün erzakını tüketmek Fiil
yoksulluktan sivrilmek
işini tasfiye etmek Fiil
konuşmasını bağlamak Fiil
konuşmasını tamamlamak Fiil
kavgacı horoz gibi dövüşmeye hazır
çalışarak (mesleğinde) ilerlemek Fiil
mesleğinde ilerlemek Fiil
hatıra defterini güncelleştirmek Fiil