1. Fiil zorlamak.
  2. Fiil sevketmek, götürmek, sürmek.
    He took her arm and urged her gently towards the door. The riders urged
    their horses up the steep hill.
  3. Fiil itmek, dürtmek, acele ettirmek.
  4. Fiil mecbur etmek, sıkıştırmak.
  5. Fiil desteklemek, ileri sürmek, tavsiye etmek.
    The senator urged the adoption of the housing bill. The
    report urged a more positive role for local government.
  6. Fiil ısrar etmek, ısrarla rica etmek/istemek/anlatmak/yalvarmak, üzerinde durmak, önemini belirtmek.
    He
    urged them to accept the plan. He urged the members to pay their dues promptly.
  7. Fiil kışkırtmak.
    Workers in others industries should be urged into action.
  8. İsim zorlama, sevketme, götürme, sürme itme, dürtme, acele ettirme, mecbur etme, sıkıştırma.
  9. İsim destekleme, ileri sürme, tavsiye etme.
  10. İsim ısrar etme, ısrarla rica etme/isteme/yalvarma, üzerinde durma, önemini belirtme.
  11. İsim teşvik, tavsiye.
  12. İsim hasret, iştiyak, şiddetli arzu.
    I have an urge to visit Bursa once again.
    Feel an urge to do
    something: İçinden dürtüyorlar gibi bir şeyi yapmak istemek.
öğrencilerine çok çalışmanın önemini anlatmak Fiil
yaratıcı kuvvet
seyahat arzusu
çalışma şevki
...'i göreve çağırmak Fiil
...'i göreve davet etmek Fiil
bir dilekçeyi sunmak Fiil
dilekçeyi sunmak Fiil
meşru müdafaa defisinde bulunmak Fiil
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek Fiil
ateşi körüklemek Fiil
teşvik/tavsiye etmek.
ödemeye zorlamak Fiil
birini bir teklifi kabul etmesi için dürtmek Fiil
birini sözünü tutmaya zorlamak Fiil
bir davanın gerekliliği üzerinde durmak Fiil
tasarrufun gereğini vurgulamak Fiil
işçileri çalışmaya teşvik etmek Fiil
işçileri çalışmaya teşvik etmek Fiil
satın almaya zorlamak Fiil
satın alma dürtüsü
(şirketler) birleşmek arzusu
ayaklanmaya itmek Fiil
yazma itici kuvveti
dehlemek Fiil