birlikte hareket etmek
Verb
oybirliği, fikir birliği, muvafakat, mutabakat, rıza, kabul, uyuşma, anlaşma.
Noun
aynı fikirde/mutabık/razı olma, muvafakat/kabul etme.
Noun
işbirliği, teşriki mesai.
Noun
çakışma, tesadüf, aynı zamana raslama.
The concurrence = concurrency of several unusual events produced a good news story.
Noun
arakesit, çakışma noktası, 2 veya daha fazla doğrunun ortak noktası.
Noun, Geometry
ortak iddia veya paylaşılan yetki.
Noun, Law
olayların bir araya gelmesi
suçların içtimaı
Noun, Law
aynı olay ve taraflar hakkında ayrı ayrı mahkeme veya adli ya da idari makamların aynı anda kaza hakkını haiz olmaları
Noun
mütedahil kaza hakkı (bkz .
davacının arzusuna göre seçebileceği aynı dava konusuna bakmaya ehliyetli muhtelif mahkemelerin kaza hakkı