(sürveyde) seviye işareti, reper noktası.
doğumdan beri var olan leke
doğuştan var olan yüzde veya vücuttaki leke
kara leke, yüz karası.
Noun
(a) buzul izi: buzulların altında kalan kaya parçalarının kaya yüzeylerinde bıraktığı izler, (b) kesici
aletin titreşiminden maden yüzeyinde oluşan çizgiler.
belirtim, kontrol (edildi) işareti: listedeki bir maddenin kontrol edildiğini, üzerinde işlem yapıldığını,
doğru/tamam olduğunu göstermek üzere önüne konulan
ê işareti.
check ile ayni anlama gelir.
Noun
çentik, damga: madenî paranın ağırlığını, yasallığını veya içindeki gümüş miktarını belirten işaret.
chop-marked: çentikli, damgalı.
Noun
polis ile işbirliği yapan suçlu
bayinin fiyatlarına zam yapması
silme imi
Information Technology
mark, Alman markı, DM, 100 pfennigs.
Noun
diacritic ile ayni anlama gelir. ses-simge: harfin altına/üstüne konularak sesini değiştiren işaret:
^ ' " ` ´ diacritic gibi.
ayırt edici işaret
Noun, Competition Law
Bölüm imi
Information Technology
enayi, bön, budala, kolayca aldatılabilen kimse.
Noun
işaret etmek için kullanılan göstergedir
bir veri biriminin veya bir bilgisayar kelimesinin sonunu göstermek
Verb
ünlem/nida işareti (
!), ünlem belgisi.
suyun (taşkın esnasında) en çok yükseldiği nokta/düzey, taşma düzeyi.
Noun
doruk, en fazla gelişme/ilerleme/başarı noktası.
Noun
özellikle bir ürün üzerindeki tanıtıcı damga (mühür
yükün üzerinde (veya ambalajında) bulunması gerekli olan tanımlayıcı işaretler
soru işareti, istifham (işareti):
?
standartlara uygunluk damgası
Noun
su kesimi çizgisi, yük çizgisi: geminin en fazla ne kadar yük alabileceğini belirten/gösteren çizgi.
Plimsoll mark ile ayni anlama gelir.
Noun
(a) inik deniz düzeyi, cezirin ulaştığı en alçak düzey/nokta, (b) en düşük/en alçak nokta/düzey.
the low-water mark of political trickery.
işaret, im.
question mark: soru imi, istifham işareti.
exclamation mark: ünlem işareti, nida.
Noun
belirti, alâmet, emare, tanıma işareti.
to bow as a mark of respect: saygı belirtisi olarak eğilmek.
a mark for lost ships.
Noun
(a) marka, damga. postmark: posta damgası. (b) imza olarak çizilen çizgi.
make your mark here.
Noun
bellik, çizgi, çetele.
high-water mark: doruk çizgisi: suların en çok yükseldiği düzeci gösteren
çizgi.
Plimsall mark: su düzeyi çizgisi, 80 tondan fazla her gemide bulunması gerekli çizgi.
Noun
iz, yara izi, bere, alâmeti farika.
Noun
not, numara, değer, öğrencinin bilgi/başarı derecesini gösteren sayı/harf.
My mark in mathematics was 10.
A bad mark: kırık not.
Noun
standard nitelik, norm.
His behavior was below the mark. The employee's work has been below the mark this week.
Noun
şöhret, liyakat, önem, imtiyaz, seçkinlik.
man of mark: önemli/seçkin/mümtaz kişi.
Noun
amaç, hedef, nişan, gaye, erek.
The hunter's mark. To fall short of one's mark: amacına
erişememek.
If it was meant to be an apology, your words were way off the mark: Maksadın özür dilemekse, sözlerin bu amaçtan çok uzak.
Noun
enayi, her söze kanan, çabuk aldanan, istihza/alay konusu kimse.
a mark for every schemer.
Noun
(yarış) çıkış hattı/noktası.
Noun
(boks) göbek, mide, karnın ortası.
Noun
iskandil savlası üzerinde kulaç işareti. deep (21).
Noun, Maritime Traffic
(eskiden Alman köylerinde) ortak arazi.
Noun
dikkat, nazarı itibar.
nothing worthy of mark: önemsiz.
worthy of mark: dikkate değer, şayanı dikkat.
Noun
imlemek, işaretlemek, işaret koymak/etmek.
mark all the large cities on this map. The heap of stones marks the grave of a traveller.
Verb
etiketlemek, etiket koymak/yapıştırmak, markalamak, marka vurmak.
Verb
not vermek/atmak, değerlendirmek.
He marked the work 10 out of 10. I have 25 essays to mark /to be marked.
Verb
yoklama yapmak, yoklama defterine yazmak.
Each morning the teacher marks the pupils present, absent or l
ate. 5. (niteliğini) göstermek, delâlet etmek.
She has the qualities that mark a good nurse: İyi bir hastabakıcının niteliklerine sahip olduğunu gösteriyor.
Verb
mark out: çizmek, yazmak, yapmak.
to mark out a plan of attack.
Verb
(işaretlerle vb.) göstermek, belirtmek, belli etmek, önemini/anlamını belirtmek.
Many important inventions mark the last 150 years.
Verb
(a) iz/leke bırakmak.
The hot cup marked the table badly. (b) lekelenmek, üzerinde leke/iz kalmak.
This table marks badly, don't put the hot cup on it.
Verb
göstermek, izhar etmek, açıklamak, belli etmek.
To mark approval with a node. A frown marked her displeasure. What are the qualities that mark a great leader?
Verb
dikkat etmek, mimlemek, unutmamak.
mark my words! Sözüme mim koy! (Sözümü unutma).
mark carefully how it is done/how to do it/how he does it.
Verb
hatırda tutmak, nazarı dikkate almak, hesaba katmak.
Verb
farketmek, farkına varmak, dikkat etmek, gözönüne almak, gözönünde tutmak.
Verb
mark Alman para birimi (1871'den beri). Deutsche mark, ostmark, reichmark.
Noun
markka, Finlandiya parası.
Noun
merk ile ayni anlama gelir. eski İskoç (gümüş) parası.
Noun
Avrupada kullanılan ağırlık birimi: takriben 8 ons/227 gram.
Noun
(Br) bir çeki tasdik etmek
Verb
çağa damgasını vurmak
Verb
fiyatları indirmek, tenzilat yapmak.
All our stock has been marked down for the sales: Çabuk satmak
için bütün mallarımızın fiyatlarını indirdik.
... renkle işaretlemek
Verb
bir güzergâh tespit etmek
Verb
(a) yerinde saymak, (b) ertelemek, sonraya bırakmak, (c) boşuna vakit geçirmek, durup beklemek.
(a) gelişmeleri beklemek, geçici olarak işi durdurmak, hadiselere intizar etmek, (b)
ask. yerinde saymak.
(a) (yazarak/çizerek) kirletmek/lekelemek.
Don't mark up the desks. (b) imlemek, işaretlemek,
işaret koymak, işaretlerle belirtmek, (c) kâr eklemek, bir malın maliyetine kâr ekleyerek fiyatını belirlemek, fiyatını yükseltmek.
The new tax made it necessary to mark up all the goods in the shop.
a 10% mark-up: %10 fiyat artışı.
darphane damgası, paralara vurulan resmî damga.
(uçak) milli tanıtma işareti
(uçak) milliyeti tanıtma flaması
hedefin ötesine atmak
Verb
Paragraf İmi
Information Technology
çivi izi: matbaa harflerini kalıptan çıkarırken çivinin harflerde bıraktığı iz.
Noun
liman damgası (ihraç edilecek malların ambalajlarının üzerindeki gönderilecekleri limanı belirten işaretler
punctuation ile ayni anlama gelir. noktalama imi/ işareti.
The chief punctuation marks are (Başlıca noktalama imleri şunlardır): period nokta . colon iki nokta : semicolon noktalı virgül ; comma virgül, question mark = interrogation point soru imi ?exclamation mark ünlem imi ! parenthesis ayıraç () brackets köşeli ayıraç [ ]en-dash (kısa çizgi -em-dash uzun çizgi _hyphen çizgi -quotation marks tırnak imi “ ” virgule = slash eğri çizgi: /
soru işareti, istifham (işareti):
?
tırnak imi/ işareti:
“ …
”
tırnak imi:
“ veya
”.
Noun
tırnak imi/ işareti:
“ …
”
ripple ile ayni anlama gelir. kumda rüzgâr veya akarsuyun oluşturduğu iz.
Bölüm imi
Information Technology
(kütüphanede kitaplara konulan) raf işareti.
sevkedilen ürünün gideceği yeri gösteren işaretler
doğuştan vücutta bulunan kırmızı leke.
manyetik bant imi
Information Technology
boynu ya da bedeninin yıkanmış ve yıkanmamış bölümleri arasındaki çizgi
su düzeyini gösteren işaret