göndericinin gümrük sevk pusulası
balık savağı: bir baraj etrafında som balığı vb.'nin akıntıya karşı yukarı çıkabilmeleri için yapılmış basamaklı havuz.
Noun
ileri pas: topun muhasım kaleye doğru atılışı.
Noun
paso, ücretsiz bilet.
Noun
(futbol/basketbol) zıplayarak atılan pas.
Noun
Hayber Geçidi: Afganistan-Pakistan arasında Hindukuş dağları üzerinde 2080 m. yükseklikte, 53 km. uzunlukta dağ geçidi.
Noun
Hayber Geçidi: Afganistan-Pakistan arasında Hindukuş dağları üzerinde 2080 m. yükseklikte, 53 km. uzunlukta dağ geçidi.
Noun
Hayber Geçidi: Afganistan-Pakistan arasında Hindukuş dağları üzerinde 2080 m. yükseklikte, 53 km. uzunlukta dağ geçidi.
Noun
(askerlik) gece izni belgesi
geçmesine izin vermek
Verb
geçme sine izin vermek
Verb
(elektrik) alçak geçitli süzgeç
(yanından/içinden/üstünden) geçmek.
to pass through the town. We passed the dangerous section of the road.
Verb
ihmal etmek, önemsememek, önem vermemek, aldırmamak, saymamak, hesaba katmamak, ka'le/nazarı itibara almamak, gözünden kaç(ır)mak.
Verb
(engel vb. üzerinden) aşmak, atla(t)mak, geçirmek, geçmesine izin vermek, bırakmak.
The guard passed the visitor.
Verb
atlamak, (su, eşik vb.'ni atlayarak) geçmek.
Verb
(sınav) geç(ir)mek, başarmak, muvaffak olmak.
to pass an examination.
Jim passed French: Jim Fransızcadan geçti.
Verb
(bir noktayı/dereceyi/merhaleyi) aşmak, ötesine geçmek, üstün çıkmak.
His strange story passed the belief.
Verb
geçirmek, yürütmek, ileri sürmek.
to pass a rope through a hole.
Verb
yürütmek, hareket ettirmek, geçit resmi yaptırmak.
to pass troops in review.
Verb
(zaman) geç(ir)mek, harca(n)mak.
Verb
yaymak, (ağızdan ağıza) dolaş(tır)mak.
to pass rumors.
Verb
(çek/para vb.) sürmek, kabul ettirmek.
to pass a worthless check.
Verb
(elden ele) vermek, aktarmak, nakletmek, teslim etmek.
pass the salt.
Verb
söz vermek, va'detmek, taahhüt etmek.
Verb
(fikir) söylemek, ifade/beyan etmek.
pass a comment: yorumda bulunmak.
pass a remark: ihtarda bulunmak.
Verb
(bağırsakları) boşaltmak, tahliye etmek.
Verb
kabul/tasdik etmek, onaylamak.
pass a law/ a bill: bir kanunu kabul etmek.
Congress passed the bill.
to pass accounts as correct: hesapların doğruluğunu onaylamak.
Verb
(meclise/komisyona vb.) onaylatmak, kabul/tasdik ettirmek.
to pass a bill or law.
Verb
(fikir/düşünce/mütalea) bildirmek, açıklamak.
to pass a judgment.
Verb
ferağ/intikal ettirmek, devretmek, tapusunu başkası üzerine tescil ettirmek.
Verb, Law
(kâr, temettü vb.) ödememek/dağıtmamak.
pass a dividend: kâr hissesi ödememek.
Verb
gezdirmek, dolaştırmak.
Verb
pas vermek, paslaşmak, topu oyun arkadaşına atmak.
Verb, Sports
ilerlemek, ileri gitmek, yürümek, önüne geçmek.
We passed the big truck.
Verb
geçip gitmek, hareket etmek.
Verb
sona ermek, bitmek, son bulmak, geçmek.
The crisis soon passed. The pain will soon pass.
Verb
vukubulmak, cereyan etmek, geçmek, vukua gelmek, vaki olmak.
Verb
cari olmak, tedavülde olmak, (para) geçmek, (rivayet) dolaşmak.
Verb
yerini tutmak, yerine geçmek, kaim olmak.
Verb
(soyunda zenci olduğu halde) beyaz insan sayılmak, beyaz olarak tanınmak.
Verb
intikal etmek, geçmek.
The estate passed to his children. The crown passed to the king's nephew.
Verb
teati edilmek, söylenmek.
Sharp words passed between them.
Verb
dönüşmek, tahavvül etmek, (bir halden bir hale) geçmek.
to pass from a solid to a liquid state.
Verb
(engeli/sınavı vb.) aşmak, başarı ile geçmek, engelle karşılaşmamak.
let something pass: bir şeyi
kendi haline/serbest bırakmak, geçip gitmesine engel olmamak.
Verb
karşılık/mukabele görmemek.
Let the insult pass.
Verb
pass on/upon: hüküm/karar vermek, fikir/mütalea beyan etmek.
Will you pass on the authenticity of this drawing?
Verb
(bağırsaklardan) boşalmak, dışkılanmak.
Verb
onaylanmak, tasdik edilmek, yasalaşmak, yasa halini almak, kanunlaşmak.
The bill finally passed.
Verb
(a)
gen. pass on/upon: (soruşturma kurulu üyesi) duruşmaya/müzakereye katılmak.
to pass on a case. (b) adjudicate, (c) (bir mülkü başka birine) ferağ etmek.
Verb, Law
sırasını atlamak, “pas” demek.
Verb
(eskrim) hamle yapmak.
Verb
geçit, boğaz, dar yol.
Noun
geçiş izni, paso, şebeke.
free pass: bedava paso.
Noun
(a) (askerî bölgeye) giriş izni/belgesi.
He needed a pass to enter the fort. (b) izin kâğıdı.
Noun, Military
(spor) pas, topu elden ele geçirme, aktarma.
Noun
(meç) hamle, atılış.
Noun
saldırı, hücum, hamle, taarruz.
He made a pass at the enemy airfield.
Noun
(cinsel bakımdan) davetkâr hareket/jest, cinsel sataşma, sarkıntılık.
Noun
(iskambilde) pas, oyun sırasını atlama.
Noun
(hokkabazlıkta) (a) (eli bir şeyin önünden/arkasından) geçirme hareketi, (b) elçabukluğu (ile bir şeyi kaybetme/değiştirme.
Noun
hal, durum, vaziyet.
to bring events to a critical pass: olayları kritik bir duruma getirmek.
Noun
(sınavda) geçme, başarı.
Noun
makineden işi bir defa geçirme.
Noun
kurnazca hamle/hücum.
Noun
kanun tasarısını onaylamak
Verb
bir adayı sınavda geçirmek
Verb
gümrük girişinden geçmek
Verb
ölüm üzerine başkasına geçmek
Verb
güvensizlik önergesini kabul etmek
Verb
(Br) devir temlikte bulunmak
Verb
(fiyat) tüketiciye yükletmek
Verb
bu kişilerin evinde oturanları kapsamaz
bir gazete ya da dergiyi ilk satın alandan ya da aboneden sonra okuyan toplam insan sayısı
bir hesabı kabul etmek
Verb
tadil teklifini kabul etmek
Verb
bir faturayı onaylamak
Verb
(a) sona ermek, bitmek, son bulmak, nihayetlenmek, nihayete ermek, (b) ölmek, vefat etmek, (c) (zaman) geçmek.
(hikâye) inanılmayacak olmak
Verb
(Br) vadeli veya cari hesap cüzdanı
tüccarlarca müşterilere verilen ve müşterinin veresiye satın alınan malların ayrıntılarının kaydedildiği defter
(a) ihmal etmek, saymamak, önem vermemek, atlamak, gözden kaçırmak, nazarı itibara almamak, (b) yanından geçmek, geçip gitmek.
masrafları karşı tarafa yüklemek
Verb
(İngiliz üniversitelerinde) orta mezuniyet derecesi.
poll, poll degree ile ayni anlama gelir.
Noun
(a) (mahkeme kararını) tebliğ etmek, bildirmek, (b) nesilden nesile iletmek/nakletmek.
This custom has been handed down since the 17th century. This ring has been handed down in my family. (c)
ABD açıklamak, resmen beyan etmek.
The board of directors will hand down the figures on Monday.
askeri birlikleri teftiş için bir baştan bir başa katetmek
Verb
(Br) üniversite bitirme sınavı
… sayılmak, … gibi kabul/telâkki olunmak, … yerine geçmek, … diye geçinmek.
baskıya geçişten önce bir yazının son kez onaylanması
mutabakat halinde kaydetmek
Verb
gıyaben karar vermek
Verb
(a) (sahte para vb.) sürmek, (sahte malı) yutturmak, aldatmak.
pass off a false coin on someone:
birine sahte para sürmek.
argo mantara bastırmak, (b) … diye geçinmek, kendini … diye satmak, sahte hüviyetini kabul ettirmek.
He passed himself as a doctor. (c) nazarı itibara almamak, saymamak, atlamak, ihmal etmek, geçiştirmek, boş vermek, üzerinde durmamak,
argo ıska geçmek.
He passed off the difficult question.
pass sth off as a joke: bir şeyi şakaya vurmak, şaka sayarak üzerinde durmamak. (d) sona ermek, zeval bulmak, kaybolmak, zail olmak.
(a) (mahkeme kararını) tebliğ etmek, bildirmek, (b) nesilden nesile iletmek/nakletmek.
This custom has been handed down since the 17th century. This ring has been handed down in my family. (c)
ABD açıklamak, resmen beyan etmek.
The board of directors will hand down the figures on Monday.
(a) ölmek, vefat etmek, (b) başkasına vermek/ intikal ettirmek, aktarmak, geçirmek.
Read this and pass it on: Bunu okuduktan sonra başkalarına veriniz/geçiriniz/dolaştırınız. (c) geçmek, hareket etmek.
Let us now pass on to the next subject: Şimdi bir sonraki konuya geçelim.
vergiyi bir şey üzerine yüklemek
Verb
(ilim) ışığını elden ele geçirmek
Verb
(a) bayılmak, kendini kaybetmek, kendinden geçmek, (b) dağıtmak, yaymak, tevzi etmek.
The teacher passed out the report cards. (c)
Brit. (askerî okuldan) mezun olmak.
(a) saymamak, kale/nazarı itibara almamak, ihmal etmek, atlamak, boş vermek, farketmemek, görmemek, görmemezlikten
gelmek.
The teacher passed over my mistake. (b) ölmek, (c) aşmak, geç(ir)mek. (d)
pass over to the enemy: düşmana katılmak.
motorlu taşıt sınır geçme izni
hedefin ötesine geçmek
Verb
profesörlüğü bırakmak
Verb
yazılı sınavı geçmek
Verb
bir reorganizasyondan geçmek
Verb
zor zamanlar yaşamak
Verb
birçok kez el değiştirmek
Verb
mülkiyeti başkasına devretmek
Verb
birlikleri teftiş etmek
Verb
(a) (fırsatı) kaçırmak, yararlanmamak, istifade etmemek, vazgeçmek, feragat etmek.
to pass up a chance to go to university. (b)
bk.: pass over.
elinden fırsatı kaçırmak
Verb
bir fırsatı kaçırmak
Verb
işemek, çiş yapmak, su dökmek.
milimetrik pas
Noun, Football
savaşta tarafsız gemiye verilen belge
iş seyahati müsaadesi
Noun, Military
(askerlik) iş seyahati müsaadesi
Noun
(hapishane) ziyaretçi müsaadesi
Noun