[peg]

bulunduğu yere yakışmayan kimse.
makamına yakışmayan kimse.
uygunsuz, beceriksiz, hoyrat, bağdaşmaz (kimse).
Jo is a square peg in a round hole when he is playing
ball: Jo, top oynamakta çok beceriksizdir.
ayarlanabilir sabit kur
kambiyo kurlarını düşürme
(US) kambiyo kurlarını düşürerek ayarlama sistemi
ayarlanabilir sabit kur sistemi
(kişi) bulunduğu yere yakışmamak Verb
hazır elbise almak Verb
hazır giyim eşyası almak Verb
(Br) elbise askısı
portmanto
çamaşır mandalı Noun, Textile Industry
alttan almak Verb
yumuşamak Verb
zavallı duruma düşmek Verb
sürünen pariteler
sürünen partiler
(US) derece derece indirilen kambiyo kurları Noun
döviz kurunda zaman zaman ayarlama yapılması
(US) derece derece kambiyo kurlarını indirme sistemi
kur çıpası Noun, Banking
döviz çıpası Noun, Banking
şapka askılığı
çakı saplama: çakıyı atıp işaretli toprak veya tahtaya saplamaktan ibaret çocuk oyunu. Noun
parmağını kıpırdatmamak
hazır elbise
hazır giyim
pretaporte
bir piyasa ile ilgili yeni araştırma bulguları elde etmek yerine elde mevcut verileri kullanarak hazırlanan pazarlama araştırması
(askerlik) deliğe tıkılma
(US) müsaade alınan süratte
peg
(tahta) çivi, (ağaç) kazık. Noun
peg
askı, kanca.
clothes peg: elbise askısı, çamaşır mandalı.
a hat peg: şapka askısı.
off-the-peg
clothes: hazır elbise.
Off-the-peg clothes are usually cheaper.
Noun
peg
(telli çalgılarda) akort vidası. Noun
peg
vesile, bahane, sebep.
a peg to hang a grievance upon: şikâyet/dert yanma vesilesi. Noun
peg
derece, mertebe. Noun
peg
sodalı viski veya konyak.
poured himself down a stiff peg. Noun
peg

peg leg ile ayni anlama gelir. tahta bacak. Noun
peg
(beyzbolde) topu atış. Noun
peg
(tahta çivi ile) çivilemek, (ağaç çivi/kazık vb. ile) tutturmak.
peg clothes on the line: çamaşırı ipe mandallamak Transitive Verb
peg
kazıklarla işaretlemek, kazık/çivi çakmak. Transitive Verb
peg
(kazıkla/çivi ile/sivri bir şeyle) delmek/vurmak. Transitive Verb
peg
(eşya/borsa fiyatlarını) sabit bir düzeyde tutmak, (fiyatlarda) istikrar sağlamak.
peg prices: fiyatları tespit etmek. Transitive Verb
peg
(top, taş vb.) atmak.
to peg stones. Transitive Verb
peg
(bir kimseyi) tanımak/bellemek/anlamak/sınıflandırmak.
She pegged him as a big spender. Transitive Verb
peg
(oyunda) sayıları çivilerle işaret etmek. Transitive Verb
bir fiyatı sabit tutmak Verb
(gayretle/azim ve sebatla/durmadan) çalışmak, çabalamak, çok gayret sarfetmek.
to peg away at homework.
kazığa bağlamak.
alıp satmak suretiyle fiyatlarda istikrar sağlamak Verb
dayama merdiven
peg ile ayni anlama gelir. tahta bacak.
tahta bacak. Noun
tahta bacaklı kimse. Noun
ödevini başarıyla tamamlamak Verb
(a) (araziyi) kazıklarla işaretlemek/sınır çekmek, (b)
Brit. ölmek,
argo nalları dikmek.
altın vb. keşfedilen araziyi kazıklarla çevirip üzerinde hak iddia etmek,
mec. hak iddia etmek.
bir çizgi saptamak Verb
talebini bildirmek Verb
arz etmek Verb
yatay kesim çizmek Verb
alıp satmak suretiyle fiyatlarda istikrar sağlamak Verb
çivili kesici
kambiyo kuruna istikrar kazandırmak Verb
cadde boyunca gitmek Verb
piyasada kurları sabit tutmak Verb
İngiliz Lirasının değerini sabit tutmak Verb
İngiliz Lirasının değerini dolara bağlamak Verb
ücret hadlerini dondurmak Verb
ücretleri sabit kılmak Verb
kambiyo kurlarını saptanmış kurlar üzerinden değişmeden bırakmak Verb
topaç. Noun
dar paçalı pantalon.
sürüngen kur sistemi
kaygan kur sistemi
uyumsuz
kibirini/gururunu kırmak, küçük düşürmek. Verb
kasıntı birinin kibirini kırmak Verb
bir kimseyi küçük düşürmek Verb
çadır kazığı
bahane göstererek hak iddia etme
şikâyet vesilesi
(askerlik , US) üstüne ihbar etme
(bir kimseyi) küçük düşürmek, utandırmak, mahcup/rezil etmek, kibirini/gururunu kırmak.
akort vidası.
ağaç çivi