[remainder]

önceki bir ayni hakkın son bulmasından önce
emlak üzerindeki gelecek bir menfaat
belirtilmiş bir şartın gerçekleştirilmiş olmasına bağlı olan
iki ya da daha çok sayıdaki hissedara kalan iki ya da daha çok hissenin her biri
(biri hisseleri almazsa ötekine ya da başkalarına geçer
vasiyetnamedeki bütün öteki şartlar yerine getirildikten sonra kalan mal mülk
muhakkak beklenen haklar
haftanın geri kalanında
bakiyenin ödenmesi Noun
kalan, artık, kalıntı, bakiye.
Afterwards he went to Bursa where he lived for the remainder of his
life: Sonra Bursaya giderek geri kalan ömrünü orada geçirdi.
I will pay you a ten dollars deposit and the remainder on delivery.
Noun
(a) artan, fark: bir sayı ötekinden çıkarılınca geride artan sayı.
9 minus 5 leaves a remainder of
4. (b) kalan: bir sayı ötekine bölününce geriye kalan sayı.
Noun, Mathematics
müstakbel miras hakkı: bir kimseye kalan mirasın o öldükten sonra belirli birine intikali. Noun, Law
satıştan sonra yayınevinde kalan ve tenzilatla satılan kitap. Noun
kalan, artık, artakalan, kalıntı, bakiye.
remainder sale: artakalan kitap satışı.
remainder
shop: artakalan kitapları satan dükkân.
Adjective
artakalanları (kitap vb.) satmak. Transitive Verb
kalan Noun, Mathematics
seri sonu mal
mallardan arta kalan
satılmamış mallar
art mirasçı
hayat boyu kira sözleşmesinin sona ermesi üzerine hak elde eden kişi
bir borcun bakiyesi
bir hesabın bakiyesi
geri kalan stok
günün geri kalan zamanı
arta kalan mal satışı
seri sonu satışı
arta kalan malların ucuza satıldığı dükkân
geriye kalan artık bakiye Noun, Mathematics
biri tasarruf ettikten sonra geri kalan şeyden tasarruf etme hakkı