bir hakkın sırf başkasına zarar vermek amacıyla kullanılması
hakların kötüye kullanılması
feri haklar
Noun, Civil Law
müktesep mallar (evlendikten sonra edinilip mal ortaklığına giren mallar)
kontrol etme veya işgal etme hakları
Noun
bu haklar kiraya verilebilir veya satılabilir
belli bir gayrimenkulün üzerindeki hava sahasını kullanma
Tüm hakları saklıdır.
Law
suskripsiyon hakları
Noun
asimetrik haklar
Noun, Politics-Intl. Relations
savaşı sürdürmek için bir milletin sahip olduğu savaş kanunlarında öngörülen garip haklar
Noun
savaşan devletlerin hakları
Noun
hak gözeterek, âdilâne, hakkaniyetle.
emeklilik haklarından mahrum etmek
Verb
(US) vatandaşlık hakları
Noun
insan hakları, medenî haklar: ABD Anayasasının 13 ve 14 muaddel şekli ile vatandaşlara sağladığı haklar.
Noun
ABD'de zencilerin beyazlarla hukukî, ekonomik ve toplumsal eşitliği.
Noun
kıyı hakları
Noun, International Law
anayasal haklar
Noun, Law
birinin haklarına karşı koymak
Verb
(sigorta kanunu) iştirak hakları
Noun
rüçhan haklarıyla birlikte
hisse senedini değerine rüçhan hakkı değerinin dahil edilmesi
kesin olarak saptanmış haklar
Noun
anayasal haklarından mahrum olma
Uluslararası Para Fonu Üyesi olan ve bir süre ödemeler bilançosu sıkıntısına düşen ülkelere tanınan
sondaj yapma hakları
Noun
özlük hakları
Noun, Employment
yurttaşlık haklarından yararlanma
eşit haklar
Noun, Politics-Intl. Relations
haklarını geçerli kılmak
Verb
rüçhan hakkı kullanılmamış hisse senedi
egemenlik haklarını kullanma
geçerli hak talepleri
Noun
eşit haklar için mücadele etmek
Verb
medeni haklardan mahrumiyet
mahrum bırakılan haklar
Noun
kurucu rüçhan hakları
Noun
temel insan hakları
Noun, Politics-Intl. Relations
(İskoçya) miras yoluyla aktarılan haklar
Noun
insan hakları
Noun, Rights-Freedoms
insan hakları hukuku
Noun, Law
devri ve ferağı kabil olmayan haklar
Noun
(siyasal haklar gibi) şahsa bağlı haklar
Noun
vazgeçilmez ve devredilmez haklar
Noun
kişisel hak ve özgürlükler
Noun, Politics-Intl. Relations
sanayii emlaki hakları
Noun
sanayi emlaki hakları
Noun
malikâneye ait haklar
Noun
maden işletme hakkı vergisi
(Br) maden işletme hakkı vergisi
azınlık hakları
Noun, Politics-Intl. Relations
tutuklanan kişinin hakları
Noun, Law
manevi haklar
Noun, IP Law
doğal haklar (tabii hukuktan doğan haklar ; insanın yaradılışından doğan ve kişiliğine bağlı olan haklar
Noun
negatif haklar
Noun, Rights-Freedoms
müzakere edebilme hakları
Noun
müzakere de bulunma hakları
Noun
mülkiyetten doğmayan haklar
Noun
devredilemeyen haklar
Noun
kârdan pay alma hakları
Noun
kâra katılma hakları
Noun
kamu gösterilerini denetleme ve ücret saptamayı da içeren
(sanat yapıtlarının) telif haklarını elinde bulunduran kişinin
izne bağlama konularındaki yasal hakları
Noun
kişilik hakları
Noun, Law
şahsiyet hakları
Noun, Law
patent marka ve benzeri ticari haklar üzerindeki mülkiyet
nitelikli haklar
Noun, Law
kâr payı alma hakkına sahip olmak
Verb
ayni haklar
Noun, Civil Law
patent haklarını feshetmek
Verb
haklarından vazgeçmek
Verb
bütün hakların mahfuz olması
civil rights, civil-rights
hak savunuculuğu
Noun, Rights-Freedoms
haklar ve sorumluluklar
Noun
şirket tarafından yeni ihraç edilecek hisse senetlerinin
önce eski hissedarlara ellerinde bulundurdukları hisse senetlerinin belli bir oranında teklif edilmesi yöntemi
bedelli sermaye arttırımı
Noun, Banking
hak ihlali
Noun, Politics-Intl. Relations
hak ihlali
Noun, Rights-Freedoms
bölün/dizi telif hakları.
hissedarların hakları
Noun
(IMF) özel fon çekme haklarından yararlanan ülke
bir satış işleminde alıcının sahip olduğu yasal haklar
Noun
ortakların sermaye payları ile orantılı olarak yeni çıkartılacak hisse sene
rüçhan hakkı (ortakların sermaye payları ile orantılı olarak yeni çıkartılacak hisse senetlerini belirli
fiyattan öncelikle satın alabilme hakkı
hisse senetlerini belirli fiyattan öncelikle satın alabilme hakkı
(US) hissedarların hakları
Noun
haklarını kötüye kullanmak
Verb
düzgün, muntazam, derli toplu.
set to rights: düzeltmek, yoluna koymak.
set a room to rights.
ticari marka hakları
Noun
haklarını talep etmek
Verb