[sart]

English Turkish Phrases

koşul, şart
Uyanmadan ölürsem …
If I should go, he would go too: Ben gidersem o da gidecek.
should you
go there: oraya giderseniz/gidecek olursanız.
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(sözleşme şartları) herhangi bir şart bulunmamak
to be silent Verb
açık şart
explicit condition
açıkça şart olarak belirtmek
to stipulate expressly Verb
akdin hükümlerinin talik olduğu şart
suspensory condition
aksine bir şart
stipulation to the contrary
aksine şart olmadıkça
unless otherwise stipulated Adverb, Law
aktin gaye ve konusuna aykırı olan saçma ve anlamsız şart
repugnant condition
alternatif şart
disjunctive condition
alternatif şart
disjunctive term
altın ile ödeme yapmasını şart koşmak
to stipulate payments in gold Verb
altınla ödeme yapılmasını şart koşmak
to stipulate payments in gold Verb
altınla ödeme yapılmasını şart koymak
to stipulate payments in gold Verb
ana şart
main condition
asgari bir bakiyeyi şart koşmak
to require a minimum balance Verb
aynı anda şart koşulan şey
concomitant requirement
bağımsız şart
independent condition
baş şart
main condition
baş şart
precondition
belirsiz şart
contingent condition
benim bulunmam şart mı?
Is my attendance necessary
bila kayd ü şart
unconditionally Adverb
bir akitteki şart maddesi
(Lat.) reddendum Noun
bir bahis ya da spekülasyonda ortaya sürülen şart
double or quits
bir hadiseyi tasdik eden şart
affirmative condition
bir iddiada bulunmak için şart olan şey
prerequisite for claim
bir olayın yer alması için gerekli şart
positive condition
bir opsiyon hakkını şart koşmak
to stipulate an option right Verb
bir şart koşmak
to set up a condition Verb
bir şey için şart koşmak
to attach conditions to sth Verb
bir şeyi bir şey için peşinen şart koşmak
to make something a precondition of sth Verb
bir şeyi şart koşmak
to stipulate Verb
bir şeyi şart koşmak
to make something a condition Verb
bir şeyi yapmak şart
it is imperative to do sth
bir sözleşmede uyulması zorunlu olan şart
fundamental term
bir sözleşmeye bir şart eklemek
to embody a clause in a contract Verb
bir yükümlülük yükleyen şart
restrictive condition
birinci şart
preliminary condition
birinci şart
prerequisite
birşeyi şart koşmak
to provide that Verb, Law
bu ahval ve şart altında
in the circumstances
çelişmeyen şart
consistent conditions
cezai şart
penal clause
cezai şart
liquidated damages Noun, Law
cezai şart
penal sum
cezai şart
stipulated damages
cezai şart
penalty clause Noun, Law
ek şart
superimposed clause
ek şart
additional clause
ekonomik şart
economic condition
elzem şart
indispensable condition
emeklilik aylığı hakkı için gerekli şart
qualification for pension
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koşmak
to stipulate for the best material to be used Verb
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koymak
to stipulate for the best material to be used Verb
esas şart
prime condition
esas şart
basic condition
feragat aleyhtarı şart
antiwaiver clause
fesih yetkisi veren şart
cancellation clause
gelişim için şart
prerequisite for development
genel şart
dragnet clause
genel şart
basket clause
genel şart
general clause
genel şart
omnibus clause
gerçekleşmesi taraflardan birinin iradesine bağlı şart
potestative condition
gerekli şart
necessary condition
gitmen şart
It is imperative that you leave
gitmen şart
it is imperative for you to leave
gizli şart
secret clause
her şeyden önce gerekli olan şart
postulate
hiçbir şart altında
under no circumstances Adverb
imkânsız şart
impossible condition
infisah şart
resolutive condition
infisahi şart
subsequent condition
infisahi şart
resolutive condition
infisahi şart
dissolving condition
infisahi şart
resolutory condition
infisahı şart
dissolving condition
iptal yetkisi veren şart
cancellation clause
iradi şart
potestative condition
kanun dışı şart
illegal condition
kanuna aykırı şart
unlawful condition
kanundışı şart
illegal condition
kanuni şart
statutory condition
kanuni şart
legal condition
kanuni şart
lawful condition
kanuni şart
legal requirement
karşılıklı şart
mutual condition
kesin şart
express condition
kimsenin eşlik etmemesini şart koştu
he made the condition that no one should accompany him
kısıtlayıcı şart
restraining clause
kısıtlayıcı şart
restrictive clause
külfet yükleyen şart
onerous clause
külfetten muafiyet şart
relieving clause
mali şart
financial condition
menfi şart
negative condition
menfi şart
negative testimony
menfi şart (bir şeyin yapılmamasını tazammun eden şart
negative condition
meşru ve muteber şart
lawful condition
mümkün şart
possible condition
müspet şart
positive condition
müspet şart
affirmative condition
müteakip şart
condition subsequent Noun, Law
mutlaka aranılan şart
sine qua non
nizamnamenin gene şart koştuğuna göre ...
regulation also stipulates
ödemenin üç ayda bir yapılmasını şart koşmak
to stipulate that payment should be quarterly Verb
ödemenin üç ayda bir yapılmasını şart koymak
to stipulate that payment should be quarterly Verb
olumlu bir hareketin yapılmasını gerektiren şart
affirmative covenant
olumlu bir hareketin yapılmasını gerektiren şart
affirmative condition
olumlu şart
affirmative condition
ön şart
precondition
ön şart
condition precedent Noun, Law
ön şart
preliminary condition
önce gelen şart
precedent condition
önceden bir şeyi şart koşmak
to stipulate something in advance Verb
opsiyon hakkını şart koşmak
to stipulate an option right Verb
resmi tıbbi muayeneyi şart koşmayan hayat sigortası
nonmedical policy Noun
Roma'da bir kanunla mümkün kılınmış olan bu şart
lex commissoria
sarih şart
express condition
sarih şart
express stipulation
sarih şart
explicit condition
sarih şart
express term
şart
direct liabilities
şart
clause
şart
terms
şart
stipulation Noun
şart
string
şart
condition Noun
şart
circumstance
şart
proviso
şart
mode
şart
must
şart
order clause
şart
requirement Noun
şart
provision
şart
qualification
şart
if
şart
weather
şart (kipi
subjunction
Şart da değil.
Not necessarily.
şart kabul etmek
to understand Verb
şart koşma
stipulation Noun
şart koşmak
to make a condition Verb
şart koşmak
to stipulate Verb
şart koşmak
to condition Verb
şart koşmak
to stipulate conditions Verb
şart koşmak
to set up a condition Verb
şart koşulan (üzerinde mutabık kalınan) ücret
stipulated wage
şart koşulan prim
stipulated premium
şart koşulan ücret
stipulated rate
şart koşulduğu gibi
as stipulated
şart koşulduğu üzere
as covenanted
şart koşulmuş
stipulated
şart koymak
to lay down conditions Verb
şart olan para
requisite money
şart olarak
essentially Adverb
sınırlayıcı şart
restrictive condition
sınırlayıcı şart
restraining clause
sözleşme ile şart koşulmuş
stipulated by agreement
sözleşme ile şart koşulmuş
to stipulate by agreement
sözleşmede şart koşulmuş
stipulated by agreement
sözleşmeye eklenen şart
inserted clause
sözleşmeye konulan şart maddesi
conditional clause Noun
standart şart
standard condition
steno şart değilse de tercih sebebidir
shorthand is advantage but not essential
tahdit edici şart (bir yükümlülük yükleyen koşul
restrictive
takyit edici şart
restrictive condition
taliki şart
condition precedent
taliki şart
suspensory effect
taliki şart
contingency
taliki şart
suspensory condition
taliki şart (akdin hükümlerinin talik olunduğu şart
suspensory condition
tam şart
perfect condition
tarafların iradeleri dışındaki şart
casual condition
tek şart
single condition
temel şart
fundamental clause
temel şart
fundamental condition
temel şart
basic condition
temel şart
essential condition
temel şart
fundamental term Noun, Law
türlü eylemlerin yapılmasını öngören şart
copulative conditions
türlü eylemlerin yapılmasını öngören şart
copulative condition
uyulması şart kural
peremptory rule
uyulması şart olan yönerge
option rule
uyulması şart yönerge
peremptory rule
yapılması ille de şart olandan fazlasını yapmamak
to not to do more than is absolutely necessary Verb
yeterli şart
sufficient condition
zımni şart
implied condition
Turkish-English phrases from Zargan's own database

şart
Belirli konularda ... edilen anlaşma
şart
Bir şeyin varlığının veya meydana gelebilmesinin ... gerekli olan husus, koşul