bir suçlunun elinde oyuncaktan ibaret olmak
Verb
geliştirme aracı
Information Technology
keski, kesecek alet, keskin ağızlı alet.
Noun
portatif kürek: askerlerin siper kazmak için kullandıkları katlanabilir küçük kürek.
Noun
bahçıvanlık aletleri
Noun
portatif kürek: askerlerin siper kazmak için kullandıkları katlanabilir küçük kürek.
Noun
makineli tezgâh: torna, freze, plânya vb. gibi imalâtta kullanılan tezgâhlar.
güç aracı: elektrikli torna, freze, bıçkı, matkap vb.
Noun
propaganda aracı
Noun, Politics-Intl. Relations
araç, alet, el aleti.
garden(ing) tools: bahçıvanlık aletleri.
Textbook became the essential tools of the teacher: Ders kitapları öğretmenin bellibaşlı aracı oldu.
A bad workman always finds fault with his tools: Kötü/acemi işçi aletlerine kabahat bulur.
avadanlık, takım.
tool-bag: avadanlık/takım çantası.
tool box = tool chest: takım kutusu.
herkese alet/ oyuncak olan kimse.
He was a mere tool in their hands : Onların elinde bir oyuncaktan ibaretti.
aletle işlemek/şekil vermek.
alet temin/makine etmek.
tool up: aletlerle/makinelerle donatmak.
arabaya binip sürmek, arabada gitmek.
tool along: arabayı yavaş yavaş sürmek.
fabrikayı aletlerle donatmak
Verb
Araç Kutusu
Information Technology
alet edevatın saklandığı depo
alet takımı, avadanlık.
Noun
malzemeleri yerleştirmek
Verb
malzeme yerleştirmek
Verb
baskı aracı
Noun, Politics-Intl. Relations
Araç paleti
Information Technology
fabrikanın önemli makinelerini sağlamak
Verb