every

English-Turkish Translation

  1. Adjective her, herbir(i).
    every day: her gün.
    every shop in town. We go there every weekend.
    every
    four days: 4 günde bir.
    from every country: her ülkeden.
    at every moment: her an.
    I expect him every minute: Her an (dakika) gelebilir)/Neredeyse gelir/Ha geldi ha gelecek.
    every man for himself: Herkes başının çaresine baksın.
    from every side: her taraftan.
    of every age: her yaştan.
    He spends every penny he earns: Kazancını son kuruşuna kadar harcar.
  2. Adjective her türlü, pek çok, sayısız, sonsuz, yerden göğe kadar, sonuna kadar.
    You have every reason to complain:
    Şikâyet etmekte yerden göğe kadar haklısın.
    We wish you every happiness: Sonsuz mutluluklar dileriz.
    There was every prospect of success.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

eat every morsel of food on (one's plate
sıyırmak Verb
enjoy every minute of one's holiday
izninin her dakikasının zevkine varmak Verb
everyone
dünya alem Noun
make one's rounds every hour
her saat başı teftişe çıkmak Verb
trim one's sails to every wind
rüzgâra göre hareket etmek Verb
every (single) one (of) (people/things)
istisnasız hepsi.
Go to bed, every one of you! Hepiniz yatağa (marş marş)!
every bit (as)
her bakımdan, tamamıyla.
every bit as good as: tıpkı … kadar iyi.
This is every bit as good
as she says it is.
He is every bit as clever as his brother: Tıpkı kardeşi gibi zekidir.
He is every bit as much of a liar as his brother: Yalancılıkta kardeşinden geri kalmaz.
Every bullet has its billet
Kaderin önüne geçilmez. Adjective
Every cloud has a silver lining
(Ne kadar kötü olursa olsun) her işte bir hayır vardır.
Every cloud has a silver lining.
Her işte bir hayır vardır.
every dog has his/its day
talih bir gün herkese güler/herkesin bir şans günü vardır.
every few days
iki-üç günde bir
every fifth day
beş günde bir Adverb
every inch
her bakımdan, tamamıyla, tam, tepeden tırnağa, baştanbaşa, karış karış.
He knows every inch of the
neighborhood: Buraları karış karış (avucunun içi gibi) bilir).
every inch a soldier: iliklerine kadar asker.
She is every inch a lady: Tam/mükemmel bir hanımefendidir.
every inch (of a place
karış karış
every inch a soldier
sapına kadar asker.
every last
(istisnasız) hepsi/tümü/bütünü.
Pick up every last bit of paper from the floor.
every man for himself and the devil take the hindmost
herkes kendi başının çare sine baksın
every man jack
herkes, istisnasız her fert.
every man jack of them
istisnasız hepsi
every mother's son
(istisnasız) herkes, her fert, her erkek.
every now and again
arasıra, arada bir, zaman zaman.
every now and then
arasıra, arada bir, zaman zaman.
every once in a while
arasıra, arada bir, zaman zaman.
every one
her, her bir.
Every one of you will be personally responsible: Her biriniz şahsen sorumlu tutulacaksınız.
every other
-aşırı, bir atlayarak, her ikinci.
every other day: gün aşırı, iki günde bir.
every other person:
her iki kişiden biri.
to write on every other line: satırları bir atlayarak yazmak.
every other
… aşırı, her iki … de bir.
every other day: gün aşırı, iki günde bir.
every other day
günaşırı
every other day
gün aşırı
every other day
iki günde bir
every packet must be clearly labeled
her ambalaj üstünde okunaklı etiket bulunacaktır
every person
her şahıs
every quarter of an hour
her çeyrek saatte bir
every right and privilege thereunto appertaining
ilgili tüm haklar Noun, Law
every second child
her iki çocuktan biri
every single
her bir
every so often
arasıra, arada bir, zaman zaman.
every so often
arasıra, zaman zaman, vakit vakit.
every state of life
hayatın her kademesi
every time
her/ne zaman … hep.
John wins every time we play: Ne zaman oynasak hep John kazanır.
every time you interrupt you make me lose count
beni her durduruşunda sayımı şaşırtıyorsun
every which way
rastgele, gelişigüzel, lâalettayin, düzensiz, her yön(d)e, her taraf(t)a, darmadağın.
He packed his
suitcase every which way. When the police arrived, the crowd started running every which way. Toys scattered about every which way.
(bus) to run every hour
saat başı işlemek Verb
add interest to the debt every six months
altı ayda bir borca faiz yüklemek Verb
afford someone every facility
bir kimseye her türlü olanağı sağlamak Verb
article of every day use
her gün kullanılan mallar
at every moment
sürekli olarak, her an, daima, mütemadiyen, aralıksız.
At every moment I am reminded of the great
difficulties we have still to face.
at every step
adım başında
at every turn
her defasında, her anda/yerde, istisnasız.
be ready for every emergency
her türlü beklenmedik zor duruma hazırlıklı olmak Verb
be right in every point
her noktada haklı olmak Verb
be right in every point
her nokta da haklı olmak Verb
be up to standard in every way
her bakımdan standart da uygun olmak Verb
be up to standard in every way
her bakımdan standarda uygun olmak Verb
bear every mark of poverty
her tarafından yoksulluk akmak Verb
commit every crime short of murder
cinayet dışında her suçu işlemek Verb
defy every attack
her saldırıya karşı koymak Verb
defy every climate
her iklimde büyüyüp gelişebilmek
demand for every description
her kalite için talep
dispute every inch of the ground
her karış toprak için mücadele vermek Verb
do something taking every contingency into account
geniş tutmak Verb
each and every one of us
her birimiz
echo every word of his leader
başkasının her sözünü tekrar etmek Verb
execute an order in every particular
bir emri eksiksiz yerine getirmek Verb
fill every requirement
her şartı yerine getirmek Verb
fleece someone of every penny
birini soyup soğana çevirmek Verb
from every side
salkım saçak
get tight every payday
her maaş günü körkütük sarhoş olmak Verb
give a matter every care
bir konuya gereken titizliği göstermek Verb
grant someone every indulge
birini hoşgörmek Verb
have a furlough every three years
üç yılda bir izne çıkmak Verb
have an oar in every man's boat
her şeye karışmak Verb
have every confidence in ...
...'e inancı tam olmak Verb
have every confidence in sb
birine her bakımdan güvenmek Verb
have every right to ...
...mek en doğal hakkı olmak Verb
He's up to every trick
O ne kurnazdır/ne hinoğlu hindir!
in every case
her halde, her halü kârda, mutlaka.
in every corner
adım başında
in every direction
her yönde
in every neighbourhood
semt semt
in every respect
her yönden Adverb
in every respect
her açıdan Adverb
in every respect
her bakımdan Adverb
in every way
her bakımdan.
know every inch of the neighbo (ur) hood
civarı avucunun içi gibi tanımak Verb
look at every penny twice
çok tutumlu olmak Verb
look at every penny twice
pintilik etmek Verb
look for something in every nook and corner
bucak bucak aramak Verb
make every endeavour
elinden gelen tüm çabayı göstermek Verb
make oneself heard in every part of the house
tiyatro salonunun her köşesinden duyulmak Verb
not to grow on every hedge
her zaman rastlanır olmamak Verb
note down every word
her sözcüğü yazmak Verb
of every day
her günkü
of every description
her tür
of every description
her kalite
on every account
her bakımdan, her halükârda.
on every accounts
her halükârda
on every hand
her tarafta(n), her yerde(n).
on every scale
her boyda
over every inch (of it
karış karış
pause at every shop
her vitrin önünde durmak Verb
poke about in every corner
köşe bucak dolaşmak Verb
remit home every month
her ay eve para havale etmek Verb
resort to every trick in order
her çareye başvurmak Verb
run every hour
(otobüs) saat başı işlemek Verb
run every hour
her saat başı işlemek Verb
save every penny one can
kuruşu biriktirmek Verb
strain every nerve
son derece gayret göstermek, bütün gücünü harcamak.
study every aspect of the question
bir sorunu her bakımdan incelemek Verb
to look twice at every penny
çok tutumlu davranmak, her kuruşun kıymetini bilmek.
transact banking business of every description
her türlü banka muamelesi yapmak Verb
try every possible means
her çareye başvurmak Verb
try every trick in the book
hile dolap ne varsa başvurmak Verb
two hours of training every morning
her sabah iki saat antreman
urge every argument one can think of
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek Verb
use every possible means to sth
bir şeyi yapmak için bütün olanakları kullanmak Verb
use every precaution
her önleme başvurmak Verb
with every passing day
her geçen gün Adverb
with every stitch of canvas set
bütün yelkenleri fora.
you have every reason to complain
şikâyet inde tamamen haklısın
English-Turkish phrases from Zargan's own database