kısa mesafelerde kullanılır
zor işe alışık olmak
Verb
yalnızca zaruret halinde (hini hacette) kullanılmak
Verb
müdürlere ayrılmış kantin
bir şeye alışık olmak
Verb
dış ticarette kullanılan faturalar
Noun
katılım bankası
Noun, Banking
katılım bankacılığı
Noun, Banking
faizsiz bankacılık
Noun, Banking
İslami bankacılık
Noun, Banking
İslami finans
Noun, Banking
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koşmak
Verb
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koymak
Verb
kendine kötü muamele edildiği kanısında olmak
Verb
kendisine kötü muamele edildiğini düşünmek
Verb
Müstenidattır. Tek başına kullanılamaz.
Law
iş mektubundan başka yerde pek kullanılmaz
sadece işte kullanılacaktır
cepken
Noun, Clothing-Fashion
kullanılmış, eski, yıpranmış.
used car.
Adjective
alış(ıl)mış, alışkın.
A man used to country life. I'm not used to drinking.
Adjective
ikinci el araba
Noun, Transport
kullanılmış araba tüccarı
az kilometre yapmış kullanılmış araba
kullanılmış araba tüccarı
(otobüs) kısa mesafelerde kullanılır
(otobüs) kısa mesafelerde kullanılan
alışmak, âdeti olmak, âdet edinmek.
He used to go every day: Her gün giderdi = her gün gitmeyi
âdet edinmişti.
I am not used to get up early: Erken kalkmaya alışmadım/alışık değilim.
I am not used to this: Buna alışık değilim.
He used not to like fish (but now he does): Balığı sevmezdi (fakat şimdi seviyor).
It used to be thought that the earth was flat: Dünyanın düz olduğuna inanılırdı.
He doesn't work here now, but he used to: Eskiden burada çalışırdı, fakat şimdi çalışmıyor.
I'm surprised to see you smoking, you used not to: Sigara içmene şaştım, eskiden içmezdin.
Used there to be a hotel on that corner? Şu köşede bir otel yok muydu?
Things aren't what they used to be: Dünya eskisi gibi değil; eski çamlar bardak oldu.
ikinci el araç
Noun, Transport