[voice]

acayip bir ses
acaip bir ses
acıklı bir ses
bangır bangır
avazı çıktığı kadar
derinden gelen ses Noun
boğuk ses Noun
danışman oyu
konuşma tonu
kalın ses
istişari rey
dijital ses kayıt cihazı Noun
sesini yükseltmek Verb
(fikrini/düşüncesini) çekinmeden söylemek, açık konuşmak.
ruhsuz ses Noun
cansız ses Noun
dile getirmek Verb
nüfuzu olmak Verb
sözü geçmek Verb
yönetimde söz sahibi olmak Verb
yönetimde rolü olmak Verb
bir konuda sözü geçmemek Verb
kayıt başlığında üretilen ses. Noun
insan sesi
yakınan bir sesle
sesinde alınmış bir hava ile
konuşmak veya şarkı söylemek.
yoksulların sözcüsü olmak Verb
nüfuzunu kullanmak Verb
ezgi sesi.
sesini idareli kullanmak Verb
edilgen kip Noun, Language-Literature
Halkın Sesi Partisi Proper Name, Political Parties
halkın sesi
(a) yüksek sesls konuşmak, (b) öfke ile/bağırarak konuşmak, bağırmak.
Don't raise your voice to me.
(c) onaylamamak, kabul etmemek.
As no one raised his voice against the plan, it was agreed on.
azarlamak Verb
bağırmak Verb
sesini yükseltmek Verb
bir sesin perdesi Noun
birinin sesini tanımak Verb
birinin sesinıtanımak Verb
sesini banda almak Verb
ittifakla reddetmek Verb
avazı çıktığı kadar bağırmak Verb
bar bar bağırmak Verb
avazı çıktığı kadar bağırmak Verb
alçak sesle konuşmak Verb
alçak sesle konuşmak Verb
gürül gürül
avazı çıktığı kadar (bağırmak)
ses tonu Noun
bir jürinin oybirliği yle aldığı karar
jürinin ittifakla aldığı karar
ses, seda.
the human voice .
the voice of the wind.
to loose one's voice : sesini
kaybetmek, sesi kısılmak.
She spoke in a low voice: Alçak sesle konuştu. with one voice : hep bir ağızdan.
Noun
konuşma yeteneği. Noun
söz, sözcü. Noun
ifade, anlatış.
give voice to: ifade etmek, açıklamak. Noun
oy, fikir, oy hakkı.
a voice in local affairs.
have a voice in: söz hakkı olmak.
We have
no voice in the matter.
Noun
arzu, dilek.
the voice of the people. Noun
şarkıcı, muganni(ye).
a score for voice and orchestra. Noun
terennüm edilen parça. Noun, Music
ün. Noun, Phonetics
(a) çatı, fiilin edilgen veya etken olma hali.
active voice : etken çatı.
passive voice
: edilgen çatı. (b) kip, sıyga.
Noun, Grammar
.
:
rumor. Noun
söylemek, (sözle) ifade /beyan/ilân etmek.
They voiced their approval of the plan. To voice a complaint. Transitive Verb
akort etmek. Transitive Verb, Music
seslen(dir)mek. Transitive Verb
telâffuz etmek. Transitive Verb, Phonetics
gırtlak, hançere. Noun
sesli görüşme Noun
bazı konularda söz hakkı olma
boşuna uyarı
sesli posta
Amerika'nın Sesi Proper Name, Organizations
vicdanının sesi
vicdanın sesi
mahkemenin fikri Noun
halkın sesi
şükranını ifade etmek Verb
ses senkronizasyonu
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
ses perdesi Noun
ses tanıma Information Technology
ses kaydı
ses bireşimcisi Information Technology
bir kalabalığın duygularını dile getirmek Verb
megafon
sesli oylama. Noun