[will]

sahte vasiyetname düzenlemek Verb
Sağlık olsun. Sentence
vasiyetnameyi icra mevkiine koymak Verb
bir vasiyetnameyi icra mevkiine koymak Verb
ona rağmen
arzuya karşı
(birisinin) arzusuna rağmen
arzu hilafına
arzu nuz hilafına
vasiyet edenin öngördüğü olayın yer alması halinde kendisinin son vasiyeti olarak kabul edilecek iki ayrı vasiyetten biri
muayyen bir süre içinde kabili rücu vasiyet
vasiyetname sahibinin ölümünden itibaren geçen otuz yıldan daha eski vasiyetname
eski vasiyetname
istediği zaman, canı istediği gibi, keyfince, arzusuna/keyfine göre, keyfî olarak.
To wander at will
through the countryside.
bir vasiyetnamenin düzenlenmesinde tanık olarak bulunmak Verb
vasiyetnamenin düzenlenmesinde tanık olarak bulunmak Verb
vasiyetname tasdiki
tanıklarca imzalı vasiyetname
tanıklar huzurunda imzalanmış vasiyetname
kötü niyet
birine karşı hınç duymak Verb
vasiyetnameden yararlanmak Verb
bir vasiyetnameden yararlanmak Verb
bir vasiyeti bozmak Verb
dava açarak bir vasiyetnameyi iptal ettirmek Verb
itiraz üzerine bir vasiyetnamenin iptali
vasiyet üzerine
rıza ile
vasiyetnameyle
vasiyetnameyi iptal etmek Verb
iptal edilmiş vasiyetname
iptal edilmiş bir vasiyetname
sağlam iradeli
vasiyetnamenin feshi davası Noun
bir vasiyetnamenin maddeleri Noun
bir vasiyetnamenin maddeleri Noun
gizli vasiyetname
şarta bağlı vasiyet
ortak vasiyetname
bir vasiyetnamenin düzenlenmesi Noun
vasiyetnamenin geçerliliğine itiraz etmek Verb
bir vasiyetnamenin geçerliğine itiraz etmek Verb
karşılıklı vasiyetname
bir vasiyetnameyi iptal etmek Verb
bir vasiyetnameyi iptal etme
vasiyetle ferağ etme
bir vasiyetnameyi emanete tevdi etmek Verb
bir mülkü vasiyetle bırakmak Verb
vasiyetle bırakmak Verb
vasiyet üzerine tasarruf etmek Verb
vasiyetname ile miras bırakmak Verb
ölüme bağlı tasarruf
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları vasiyetname
vasiyetname düzenlemek Verb
vasiyetname sonu
vasiyetnamenin özü
anlaşmazlık konusu bir vasiyeti geçerli kılmak Verb
itiraz edilen vasiyetnamenin geçerliliğini ispat etmek Verb
her an feshi kabil sözleşme ilişkisi
vasiyetname yapma
iradesini beyan etmek Verb
uydurma vasiyetname düzmek Verb
sahte vasiyetname yapmak Verb
vasiyetname hazırlamak Verb
vasiyetname arz etmek Verb
vasiyetnamedeki bir eksiklik
özgür irade
elindelik
bir yabancının vasiyeti
sahte vasiyetname
düzme vasiyetname
elindelik, istenç, seçme, ihtiyar. Noun
özgür istenç, hür irade: bir kimsenin çeşitli yollardan birini seçme yeteneğinin dış etkenlere değil
kendi istek ve iradesine dayandığı öğretisi.
Noun, Philosophy
hür irade Noun, Religion-Faith
tüm ayrıntıları bildiriniz
genel irade
vasiyetle hibe
iyi niyet, hüsnüniyet, hayırhahlık. Noun
uysallık, seve seve anlaşma/razı olma. Noun
(ticaret/iş hayatında) itibar, iyi tanınma, güvenilme, şöhret. Noun
bir vasiyetnameyi tereke mahkemesine açtırmak Verb
elle yazılmış vasiyetname
kötü niyet, kin(darlık), garaz, düşmanlık, adavet, husumet.
bear someone ill will: birine kin/garaz
beslemek, kin gütmek.
feel/show ill will to towards someone: birine karşı kin/nefret duymak/göstermek.
Noun
kötü niyet
taklit diler hakkında takibat yapılacaktır
sarsılmaz irade
belli bir biçime bağlı olmayan vasiyetname
bir vasiyetnameyi kaydetme
geçersiz vasiyetname
bir vasiyetnameyi geçersiz kılmak Verb
demir gibi irade
ortak vasiyet
(US) ortak vasiyetname
son arzu ve vasiyet
son vasiyet , vasiyetname
daha sonradan yapılmış vasiyetname
vasiyetname ile bırakmak Verb
kaybolmuş (bulunamayan) vasiyetname
vasiyetnamesini yazmak Verb
iyi niyet gösterisi
uygulama şekillerinin de belirtildiği vasiyet
karşılıklı vasiyet
karşılıklı vasiyetname
(US) karşılıklı vasiyet
gizli (noter tasdikli) vasiyetname
noterden tasdikli vasiyetname
noter tasdikli vasiyetname
sözlü vasiyet
sözlü ve tanık önünde düzenlenmiş vasiyetname
aile lehine düzenlenen vasiyetname
mirası mahfuz hisseli mirasçılara bırakan vasiyetname
bir vasiyetnameyi tanımamak Verb
orijinal vasiyetname
sözlü vasiyet
cüzi irade Noun, Religion-Faith
feshi her zaman kabil olan ortaklık
önceki vasiyetname
resmi biçimi olmayan vasiyet
vasiyetnameyi mahkemece tasdik ettirmek Verb
bir vasiyetnameyi onaylatmak Verb
bir vasiyetnamenin açılması
sahte vasiyetname sunmak Verb
bir vasiyetnamenin açılması ve geçerliliğinin onayı
bir vasiyetnamenin resmen onaylanmasını istemek Verb
(vasiyeti infaz memuru) vasiyetnameyi tasdik için sunmak Verb
bir vasiyetin onayı için dilekçe verme
vasiyetnameyi mahkemede açtırıp tasdik ettirmek Verb
geçerliliği kanıtlanmış vasiyetname
bir vasiyetnamenin geçerliğinin kanıtlanması
bir vasiyetnamenin hüküm kmüleri Noun
bir vasiyetnameyi yüksek sesle okumak Verb
vasiyetnameyi açıp okumak Verb
bir vasiyetnameyi açıp okumak Verb
karşılıklı vasiyetname
(US) karşılıklı vasiyetname
vasiyetin mahkemece tasdikinden vazgeçmek Verb
vasiyetnameyi noterde tasdik ettirmek Verb
bir vasiyetnameyi yürürlükten kaldırmak Verb
iptal edilmiş bir vasiyetnameye yeniden geçerlik kazandırmak Verb
bir vasiyetnamenin iptali Noun
vasiyetnameyi ispat etmek Verb
gizli vasiyetname
bir vasiyetnameyi iptal etmek Verb
vasiyetnamenin geçersizliğini açıklamak Verb
vasiyetname ile bırakmak Verb
irade kuvveti
vasiyetnameyi saklamak Verb
tahrif edilmiş vasiyetname
belirli bir ihbar süresine uyularak
belirli bir ihbar süresine uyularak kiraya veren ve kiracı tarafından her an bozulabilir bir sözleşme koşulu ile kiracı olan kişi
tasdiki üçüncü bir şahsa bağlı vasiyetname
vasiyetname ile devir
Gerçek ortaya çıkacak.
vasiyetnameyle tayin olunan vasilik
tasdiksiz vasiyetname
alışılmamış nitelikte vasiyetname
icrayı tenfiz memuru şartı olmayan vasiyetname
geçerli vasiyetname
bir vasiyetnamenin geçerliliği Noun
bir vasiyetnamenin geçerliği Noun
ısırıcı
kötü niyet
şahıs için
şimdiki zaman
wilt,
geç. z.
wouldest/wouldst. 1. Yardımcı fiil:
mastardan önce gelerek gelecek zaman kipini yapar. Birinci şahıs ile kullanılırsa karar, vait vb..
Verb
ve Verb
şahıslarla ise sırf gelecek bir eylemi belirtir.
I will come right over. She vill visit you tomorrow.
2. istek, arzu vb. bildirir:
Will you come now? The doctor will see you now.
Verb
beklenen, yapılması gereken şeyi bildirir:
You will report to the principal at once. Verb
vukuu muhtemel veya muhakkak olayı bildirir:
Accidents will happen: Kazanın önüne geçilmez.
The
oil will float on water: Yağ su üstünde yüzer.
Verb
alışılmış eylemi bildirir:
You will often see him sitting there.
He would always visit her
on Sunday: Her pazar onu ziyaret ederdi.
Verb
yetenek bildirir:
The ship will survive any storm: Gemi her türlü fırtınaya dayanır.
This flower
will grow even in sand: Bu çiçek kumda bile yetişir.
Verb
emir, rica vb. bildirir:
Will you close the door: Kapıyı kapatır mısınız?
Will you do what
I say: Dediğimi yapacak mısın (yapmalısın, aksi halde …)
Verb
tahmin, olasılık bildirir:
You vill not have fogotten him: Herhalde onu unutmamışsınızdır.
This
letter will be for me: Bu mektup benim galiba.
Verb
istemek, arzu etmek, hoşlanmak.
Go where you will: İstediğin yere git.
Ask, if you will, who
the owner is: İstersen sahibinin kim olduğunu sor.
Verb
irade.
A good leader must have a strong will. Free will makes us able to choose our way of life. Noun
dilek, istek, arzu, murat.
the will to live: yaşamak arzusu.
of one's own free will: kendi
isteği/arzusu ile.
with a will: azim ve istekle, canü gönülden.
They set to work with a will.
With the best will in the world I can't do it: Bütün isteğime rağmen yapamam.
work one's will upon someone: bir kimseye istediğini yaptırmak.
Noun
meram, azim, maksat, niyet.
good will: iyi niyet, hüsnü niyet, hayırhahlık.
ill will: kötü
niyet/kin/garez/husumet.
Where there's a will, there's a way: Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz = Meram edilirse her şey yapılabilir.
have a will of one's own: aklına geleni yapmak istemek, bildiğinden şaşmamak, inatçı olmak.
take the will for the deed: niyeti eylem saymak.
Noun
vasiyetname.
make one's will: vasiyetnamesini yazmak.
The last will and testament of … :
… in son vasiyetnamesi (vasiyetnameye başlarken kullanılan tümce).
Noun
istemek, arzu etmek, arzulamak.
To will is not enough, one must do.
Whether you will or not:
İstesen de istemesen de = ister istemez.
Verb
meram etmek, azmetmek.
He can walk if he wills it. Verb
niyetlenmek, niyet etmek. Verb
karar vermek, kararlaştırmak.
Others debate, but the king wills. Verb
kastetmek, amaçlamak, amaç/gaye edinmek.
If he wills success, he can find it. Verb
gerçekleşmesini tahayyül etmek. Verb
vasiyet etmek, vasiyetle bırakmak.
Grandfather willed me his watch. Verb
irade gücü ile/etki altında bırakarak kontrol etmek, hipnotize etmek. Verb
vasiyet Noun, Civil Law
her türlü modern konforu haiz
veraset dairesi
(US) müşterinin kaparo verip ayırttığı nesne
vasiyetnamenin iptal davası Noun
emaneten saklanan vasiyetname
kabul etmeyecek
izin vermeyecek
irade kuvveti.
azim, sebat, irade gücü.
She has a lot of will power; she won't eat any cake, because she wants to be thin. Noun
barış arzusu
Susar mısın lütfen!
hedefine varmak Verb
vasiyetnamesini yazmak Verb
yazılı vasiyetname