hasar tazminatı ödemeye mahkûm olmak
Verb
zarar ziyan (tazminat) ödemeye mahkûm olmak
Verb
atmak, fırlatmak, savurmak.
cast anchor: demir atmak, demirlemek.
cast the lead: iskandil
atmak.
cast into jail: hapse atmak, hapsetmek.
Verb
(gelişi güzel/acele) göz atmak, bakmak, nazar atfetmek.
She cast her eyes down the page. cast a glance at someone: birine kaçamak bakıvermek.
cast one's eye(s) round a room: odaya bir göz atmak.
cast one's eyes in the direction of … : bakışlarını … yönüne çevirmek.
Verb
serpmek, salmak, düşürmek.
to cast doubts: şüphe salmak/uyandırmak.
to cast light on something:
(bir şeye) ışık tutmak, aydınlatmak.
The evening sun cast long shadows across the garden: Akşam güneşi bahçeye uzun gölgeler düşürdü.
Verb
(fala bakarken iskambil kâğıdı vb.) çekmek.
Verb
(a) (oltayı, balık ağını vb.) sallamak, atmak.
The fishermen cast their nets into the sea. (b)
balık avlamak.
He has often cast this brook.
Verb
aşağı atmak/getirmek, (güreşte) yere yıkmak.
Verb
düşürmek, kaybetmek.
The horse cast a shoe.
Verb
(meyve, saç vb.) dök(ül)mek, düş(ür)mek, bırakmak.
The snake cast its skin.
Verb
(hayvan) vakitsiz doğurmak, (yavru) düşürmek, erken yavrulamak.
Verb
(arı oğulu) etrafa yayılmak.
Verb
kovmak, uzaklaştırmak, bir tarafa atmak.
He cast the problem from his mind.
Verb
küreklemek, kürekle atmak.
Verb
(oy) vermek, oylamak.
cast a vote: oy vermek.
Verb
(a) bağışlamak, ihsan etmek, tevcih etmek.
to cast blessing upon someone (b) sığınmak.
to cast oneself on somebody's mercy: birinin merhametine sığınmak.
Verb
düzene koymak, düzenlemek, tertiplemek, tanzim etmek.
He cast his remarks to fit the occasion.
Verb
(a) (bir piyeste oynayacak aktörleri) seçmek, (b) (bir aktöre) rol vermek, rol dağıtmak.
He was cast as Hamlet/for the part of Hamlet. (c) (bir role uygun) aktör seçmek.
Verb, Theatre
(demir, maden, alçı vb.) dökmek.
to cast a statue: heykel dökmek.
Verb
(dökümle) şekil vermek.
Verb
hesaplamak, toplamak.
to cast (up) figures.
Verb
gelecekten haber vermek, müneccimlik yapmak.
to cast a horoscope: yıldız falına bakmak.
cast a spell upon: büyü yapmak.
Verb
gemiyi rüzgâr arkadan gelecek şekilde çevirmek.
Verb, Maritime Traffic
tasarlamak, planlamak, gözönüne almak.
Verb
kalıplanmak, dökümle şekil almak.
Iron casts better than copper.
Verb
toplamak, hesaplamak.
Verb
(av köpeği) izlemek, iz sürmek, kokuyu izleyerek aramak.
Verb
(kereste) eğilmek, eğrilmek.
Verb
tiramola etmek.
Verb, Maritime Traffic
atma, fırlatma, savurma.
Noun
mesafe, uzaklık, atış mesafesi.
a stone's cast.
Noun
(a) zar atma, (b) (zar atışta) atılan/gelen sayı.
Noun
balık ağı/olta atma.
Noun
(avcılıkta) köpeklerin koku izlemeleri, koklayarak etrafa yayılmaları.
Noun
düzen, tertip, şekil.
the cast of a sentence.
Noun
(piyeste/filmde) rol alanlar, oynayanlar, oyuncular, eşhas.
Noun
(a) dökümcülük, dökmecilik, (b) döküm, dökme, (c) bir döküm için kullanılan maden miktarı.
Noun, Metallurgy
şekil, kalıp, maket.
cast of mind: düşünüş şekli, zihniyet.
Noun
(kırık kemiğe) alçı.
to have one's leg in a cast: bacağı alçıda olmak.
Noun
dış görünüş.
cast of features: görünüm, biçim, eşkâl.
Noun
çeşit, cins, nevi, tip, üslûp.
a man of his cast: onun tipinde/karakterinde bir adam.
a man of quite a different cast: bambaşka (tipte) bir adam.
Noun
eğilim, meyil, temayül.
Noun
şaşılık, şehlâlık.
to have a cast in one eye: bir gözü şaşı olmak.
Noun
eğrilik, çarpıklık.
a cast in a plank: döşeme tahtasında eğrilik.
Noun
renk tonu.
a reddish cast: kırmızımsı renk tonu.
Noun
hastalıklı organların oyuklarında biriken yumuşak madde.
renal casts.
Noun, Pathology
atılan/çıkarılan şey: solucanın çıkardığı toprak, yılanın attığı deri vb.
earthworm cast: solucanın çıkardığı toprak.
Noun
gölermiş, kendi kendine ayağa kalkamayacak şekilde yatmış (hayvan, bilhassa at).
Adjective
dökme.
cast iron: dökme demir.
Adjective
eleştirel bir gözle bakmak
Verb
oy eşitliğini bozacak oyu kullanmak
Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
doğru şeyi yapmak için uğraşmak
Verb
birşeyin doğrusunu bulmaya çalışmak
Verb
doğru sözü bulmaya çalışmak
Verb
birşey hakkında en doğrusunu yapmaya çalışmak
Verb
uzman gözüyle bakmak
Verb
aramak, araştırmak, her yeri kolaçan etmek.
cast about for something: araştırmak, çare aramak,
düşünmek.
cast about for how to do/how to reply: ne yapacağını/nasıl cevap vereceğini düşünmek.
cast about for an excuse: bir mazeret aramak.
cast one's eyes about: etrafa göz gezdirmek.
reddetmek, terketmek, bir kenara atmak, yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek.
As soon as he became rich, he cast aside all his all friends.
şüphelerinden kurtulmak
Verb
korkularından kurtulmak
Verb
korkularını bir kenara bırakmak
Verb
birinin olduğu gibi görünmediğini ima etmek
Verb
(gemi kazası sonucunda) denizde/ıssız adada bırakmak.
be cast away: (gemi) kazaya uğramak, karaya sürüklenmek.
...'i şüpheli hale getirmek
Verb
... hakkında şüphe uyandırmak
Verb
birşeye şüphe düşürmek
Verb
birşeyin gerçekliğine şüphe düşürmek
Verb
birşeyden şüphe edilmesini sağlamak
Verb
birşey hakkında şüphe uyandırmak
Verb
(a) aşağı atmak, indirmek, devirmek, (b) canını sıkmak, üzmek, keyfini/neşesini kaçırmak, cesaretini
kırmak.
be cast down: keyfi kaçmak, üzülmek, cesareti kırılmak.
He was very cast down by the bad news.
faiz tutarını hesaplamak
Verb
ışık vurmasını sağlamak
Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak
Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak
Verb
birşeyi açıklığa kavuşturmak
Verb
birşeyin anlaşılmasını sağlamak
Verb
zar atarak veya başka şekilde talihini denemek
Verb
birinin arkasından kötü konuşmak
Verb
(a) (eski elbise vb.) çıkarıp atmak, ıskarta etmek, kaldırıp atmak, terketmek, başkasına vermek, (b)
salıvermek, serbest bırakmak, (c)
den. alarga etmek, (gemi vb.) açılmak, (d) (örgü) son sırayı örmek, bastırmak.
cast off 5 stitches: 5 ilmekle bastırmak/kapatmak. (e)
basım bir metnin işgal edeceği yeri, harf miktarını vb. saptamak.
cast off a manuscript: bir müsveddenin basılınca kaç sayfa tutacağını hesaplamak.
birine tekmeyi vurmak
Verb
birini kapı dışarı etmek
Verb
(dokuma) ilmek geçirmek.
cast on 20 stitches: 20 ilmek geçirmek.
kovmak, defetmek, savmak.
birşeyi dışarı atmak
Verb
birini gülünç mevkie düşürmek
Verb
gölge vurmasını sağlamak
Verb
gölge vurmasını sağlamak
Verb
...'e gölge düşürmek
Verb
birini oyuncu olarak seçmek
Verb, Cinema
birini oyuncular arasına seçmek
Verb, Cinema
birine rol vermek
Verb, Cinema
birine bir bakış fırlatmak
Verb
birine bir bakış atmak
Verb
birine bir bakış fırlatmak
Verb
birine bir bakış atmak
Verb
birine birinin yanında rol vermek
Verb, Cinema
birini birşey olarak tanımlamak
Verb
birine birşey olarak rol vermek
Verb
birine birşey rolünü vermek
Verb
birşeyi kıyıya vurmak
Verb
davalıya davasını kaybettirmek
Verb
(a) hesaplamak, toplamak, cemetmek.
cast up figures: rakamları toplamak. (b) kusmak, (c) karaya
vurmak.
His body was cast up onto the shore. (d) havaya/yukarı kaldırmak, dikmek.
cast one's eyes up: gözlerini semaya dikmek. (e) temel kazmak, toprağı kazıp yukarı atmak.
cast up earthworks. (f)
cast sth up to/at someone: (birine) çıkışmak, kabahati birine yüklemek.
hatırlamaya çalışmak
Verb
anılarında geçmişe gitmek
Verb
(a) alçı heykel, (b)
cer. alçı.
kaba sıva ile sıvamak
Verb