) seal

(Br) şirket mührü
mühür, damga.
Great seal: resmî devlet mühürü.
The king applied the seal to the document.

keeper of the seal: mühürdar.
lift the seals: mühürleri açmak.
Privy seal : mührü has.
seal ring: mühür yüzüğü.
under seal: mühürlü, mühürlenmiş.
under the seal of secrecy: gizli tutulmak şartıyla.
Noun
mühürlü mum veya kurşun parçası. Noun
yardım rozeti.
a Christmas seal. Noun
güvence, teminat.
His handshake was the only seal we needed to begin work. Noun
lâvabo borularının deveboynu kısmında pis gazların gelmesini önleyen su. Noun
lehim, mum, sızdırmaz tıkaç. Noun
mühürlemek, damgalamak, mühür/damga basmak. Transitive Verb
onaylamak, tasdik etmek. Transitive Verb
teyit etmek, teminat vermek.
They sealed the bargain with a handshake. Transitive Verb
sımsıkı kapamak.
seal someone's lips: susturmak, söylemesine engel olmak.
They tried to seal
his lips.
My lips are sealed: (bir sırrı) Kat'iyen/kimseye söylemem, açıklamam.
Transitive Verb
kesin/dönülmez karar vermek, kesinlikle tayin etmek.
to seal someone's fate: yazgısını/mukadderatını
önceden tayin etmek.
His fate is sealed: Geleceği/kaderi belirmiştir.
Transitive Verb
(Mormon kilisesinde) resmen nikâh kıymak. Transitive Verb
kapamak, tıkamak, yarıklarını doldurmak, su/hava geçirmez hale getirmek. Transitive Verb
fok/ayıbalığı avlamak. Transitive Verb
ayıbalığı, fok
(Pinnipedia). (ilgili sıfat:
phocine). Noun, Zoology
fok derisi/kürkü. Noun
fok Noun, Zoology