rakipleri arkada bırakmak
Verb
rakip bileri arkada bırakmak
Verb
zamanının ilerisinde olmak
Verb
zamanınin ilerisinde olmak
Verb
rakiplerinden bir hamle önde olmak
Verb
planlarını uygulamak
Verb
tasarılarını gerçekleştirmek
Verb
teslimi ileride yapılacak malı satın almak
Verb
ilerideki değişiklikler
Noun
çeke ileri bir tarih atmak
Verb
bir çeke ileri tarih atmak
Verb
mektup bu ba ileri bir tarih atmak
Verb
(çek) daha sonraki bir tarihi koymak
Verb
mektuba ileriki bir tarihi atmak
Verb
(a) (aynı yönde giden birisinin) önüne geçmek, yavaş yavaş geride bırakmak, (b) (rüzgâr) karşıdan esmek.
yavaş yavaş sıyrılmak
Verb
yavaş yavaş öne çıkmak
Verb
yavaş yavaş öne geçmek
Verb
soru sormaya başlamak
Verb
hızla ilerleme kaydetmek
Verb
makine tam yol kumandası
Noun
başarmak, başarılı/muvaffak olmak, ilerlemek.
He was determined to get ahead in life/in business.
(tereddütsüz/çekinmeden) devam etmek, ileri gitmek, önden yürümek, başlamak.
He went ahead with his plan in spite of their objections. The council gave us permission to go ahead with our plans. Work is going ahead. (b) durumunu düzeltmek, (c) ilerlemek, yoluna devam etmek.
(borsa) simsarının müşterilerininkinden önce kendi adına işlemler yapması
önümüzdeki yıllarda
Adverb
ileriye/istikbale bakmak, ilerisi için plânlar kurmak, geleceği düşünmek.
bir saat ileri almak
Verb
(fiyatlar) hızla fırlamak
Verb
her şeyi önceden tasarlamak
Verb
(hızla gidip) önüne geçmek, geride bırakmak.
The powerful car soon pullled ahead of the local bus.
ileride tehlike/engel görmek/sezmek.
teslimini ileride yapmak üzere mal satmak
Verb
borsada hisse senetlerini yüksek fiyata satmak
Verb
ilerde teslim şartıyla satmak
Verb
ileride teslim şartıyla satmak
Verb
tren seferini bir saat öne almak
Verb
bir tren seferini bir saat öne almak
Verb
ilerde trafik lambaları
Noun
bir işe gayretle atılmak
Verb
önceden telefonla bildirmek
Verb
üstünlük sağlamak, avantajlı/üstün durumda olmak.
He was always ahead of all other students.
ilerlemek, başarı göstermek.
(a) karşısında, önünde, (b) ileride, üstün.
materially ahead of other countries: maddeten öbür
ülkelerden üstün/ileride.
ahead of one's time: zamanına göre ileri, ilerlemiş. (c) -den önce.
We got there ahead of other guests: Oraya öbür misafirlerden önce vardık.
mutabık kalınan zamandan önce
tarifede gösterilen zamandan önce/tam zamanında/ gecikmeli.
two hours behind schedule: iki saat gecikmeli.
bir konuda hızla yol almak
Verb
bir konuda hızla ilerleme kaydetmek
Verb
bir konuda hızla ilerlemek
Verb
(ilerisine/önüne) geçmek, ilerlemek, geride bırakmak, üstün olmak, üstünlük sağlamak.
You have to get ahead of your competitors.
birinden önce davranmak
Verb
(fiyatlar) hızla fırlamak
Verb
birinden bir adım ileri olmak
Verb
yaklaşık altı puan kazanmak
Verb
bir proje için yeşil ışık yakılmak
Verb
bir borçu vadesinden önce ödemek
Verb
bir borcu vadesinden önce ödemek
Verb
Saatlerinizi bir saat ileri alın.
birinden bir hamle önde olmak
Verb
talebi karşılıyamamak
Verb
bir başkasına göre çok üstün nitelikte
...'den çok daha iyi
Adjective
(fiyatlar) aniden fırlamak
Verb
…'e devam etmek, sürdürmek, uygulamaya geçmek.
to go ahead with a plan.