ahead

  1. Adverb ön(ün)de, öne, ön(ün)den.
    go ahead: önden gitmek, ilerlemek.
    Go ahead! Yürüyünüz! Devam
    ediniz! Siz buyurunuz!.
    Walk ahead of us: Önümüzde yürü(yünüz).
    to draw ahead: daha öne gitmek.
  2. Adverb ileri(ye), ileri(sin)de.
    to put a clock ahead: saati ileri almak.
    Full speed ahead: Son hızla ileri!
  3. Adverb gelecek, istikbal, ilerisi.
    to look ahead: ilerisini/istikbali düşünmek.
    to plan ahead:
    gelecek/ilerisi için plân yapmak.
  4. Adverb önce(ye) veya sonra(ya).
    to push a deadline ahead one day from Tuesday to Monday/Wednesday: bitim
    tarihini Salıdan Pazartesiye/Çarşambaya (bir gün önceye/sonraya) almak.
rakipleri arkada bırakmak Verb
rakip bileri arkada bırakmak Verb
zamanının ilerisinde olmak Verb
zamanınin ilerisinde olmak Verb
rakiplerinden bir hamle önde olmak Verb
planlarını uygulamak Verb
tasarılarını gerçekleştirmek Verb
çok uzakta olmak Verb
fark atmak Verb
açık ara önde olmak Verb
teslimi ileride yapılacak malı satın almak Verb
ilerideki değişiklikler Noun
çeke ileri bir tarih atmak Verb
bir çeke ileri tarih atmak Verb
mektup bu ba ileri bir tarih atmak Verb
(çek) daha sonraki bir tarihi koymak Verb
mektuba ileriki bir tarihi atmak Verb
dosdoğru
(a) (aynı yönde giden birisinin) önüne geçmek, yavaş yavaş geride bırakmak, (b) (rüzgâr) karşıdan esmek.
yavaş yavaş sıyrılmak Verb
yavaş yavaş öne çıkmak Verb
yavaş yavaş öne geçmek Verb
soru sormaya başlamak Verb
hızla yol almak Verb
hızla ilerlemek Verb
hızla ilerleme kaydetmek Verb
makine tam yol kumandası Noun
tam sürat ileri Noun
tam yol ileri Noun
tamyol ileri Noun
başarmak, başarılı/muvaffak olmak, ilerlemek.
He was determined to get ahead in life/in business.
(tereddütsüz/çekinmeden) devam etmek, ileri gitmek, önden yürümek, başlamak.
He went ahead with his
plan in spite of their objections. The council gave us permission to go ahead with our plans. Work is going ahead. (b) durumunu düzeltmek, (c) ilerlemek, yoluna devam etmek.
(borsa) simsarının müşterilerininkinden önce kendi adına işlemler yapması
önümüzdeki yıllarda Adverb
yukarı fırlamak Verb
pruva hattı
ileriye/istikbale bakmak, ilerisi için plânlar kurmak, geleceği düşünmek.
ilerlemek Verb
bir saat ileri almak Verb
(fiyatlar) hızla fırlamak Verb
her şeyi önceden tasarlamak Verb
(hızla gidip) önüne geçmek, geride bırakmak.
The powerful car soon pullled ahead of the local bus.
ileriye uzanmak Verb
ileride tehlike/engel görmek/sezmek.
teslimini ileride yapmak üzere mal satmak Verb
borsada hisse senetlerini yüksek fiyata satmak Verb
ilerde teslim şartıyla satmak Verb
ileride teslim şartıyla satmak Verb
hisseler artış gösterdi
tren seferini bir saat öne almak Verb
bir tren seferini bir saat öne almak Verb
bir öndeki gemi
doruğa çıkmak Verb
ilerde trafik lambaları Noun
bir işe gayretle atılmak Verb
dosdoğru
önceden telefonla bildirmek Verb
üstünlük sağlamak, avantajlı/üstün durumda olmak.
He was always ahead of all other students.
ilerlemek, başarı göstermek.
ilerki yıllar Noun
gelecek
(a) karşısında, önünde, (b) ileride, üstün.
materially ahead of other countries: maddeten öbür
ülkelerden üstün/ileride.
ahead of one's time: zamanına göre ileri, ilerlemiş. (c) -den önce.
We got there ahead of other guests: Oraya öbür misafirlerden önce vardık.
mutabık kalınan zamandan önce
vaktinden önce, erken.
tarifede gösterilen zamandan önce/tam zamanında/ gecikmeli.
two hours behind schedule: iki saat gecikmeli.
trafiğe kapalı yol
birini geçmek Verb
bir konuda hızla yol almak Verb
bir konuda hızla ilerleme kaydetmek Verb
bir konuda hızla ilerlemek Verb
(ilerisine/önüne) geçmek, ilerlemek, geride bırakmak, üstün olmak, üstünlük sağlamak.
You have to
get ahead of your competitors.
birini geçmek Verb
birinden önce davranmak Verb
tam sürat gitmek Verb
tam hız gitmek Verb
girişimci işadamı
hızlı ilerlemek Verb
(fiyatlar) hızla fırlamak Verb
avangardcı zamanlar Noun
Tabii ki.
Buyur.
Buyrun.
Önümüzdeki yıllarda,
birinden bir adım ileri olmak Verb
yaklaşık altı puan kazanmak Verb
on puan ilerlemek Verb
iki puan ilerlemek Verb
bir proje için yeşil ışık yakılmak Verb
bir borçu vadesinden önce ödemek Verb
bir borcu vadesinden önce ödemek Verb
Saatlerinizi bir saat ileri alın.
birinden bir hamle önde olmak Verb
talebi karşılıyamamak Verb
bir başkasına göre çok üstün nitelikte
...'den çok daha iyi Adjective
(fiyatlar) aniden fırlamak Verb
…'e devam etmek, sürdürmek, uygulamaya geçmek.
to go ahead with a plan.