alternate

  1. Verb tevali et(tir)mek, arka arkaya/muntazaman tekrarla(t)mak.
    to alternate hot and cold compress:
    bir sıcak bir soğuk kompres yapmak.
  2. Verb
    alternate with: birbiri arkasından düzgün aralıklarla tekrarlamak, birbirini izlemek/takip etmek/kovalamak.

    Day alternates with night: Gündüzü gece izler.
  3. Verb (iki durum/koşul/hal vb. arasında) biteviye değişmek.
    He alternates between hope and despair:
    Kâh ümide, kâh yeise kapılıyor.
  4. Verb, Electronics eşit zaman aralıklarıyla değer ve yönünü değiştirmek.
  5. Adjective mütevali, tevali eden, sürekli olarak birbirini izleyen/takip eden/kovalayan.
    Winter and summer are
    alternate seasons: Kış ve yaz daima birbirini kovalar.
  6. Adjective karşılıklı, mütekabil.
    alternate acts of kindness: karşılıklı iyi davranışlar.
  7. Adjective birer atlayarak, birer sonraki.
    Read only the alternate lines: Satırları birer atlayarak oku.

    Milkman comes on alternate days: Sütçü günaşırı (iki günde bir) gelir.
  8. Adjective seçenekli, (iki veya daha fazla yol/davranış/teklif vb.'den) biri ya da öbürü.
  9. Adjective, Botany (a) karşılıklı olmayan, biri bu biri öbür tarafta bulunan.
    alternate leaves. (b) başka organlarla
    beraber sıralanmış.
    petals alternate with sepals: birbiri ardınca sıralanmış taç yaprakları ve çanak yaprakları.
  10. Adjective değişik, ikinci bir.
    an alternate plan: ikinci bir plan, değişik bir plan.
  11. Noun vekil, bir kimsenin yokluğunda onun yerine işleri yöneten kişi.
  12. Noun, Theatre aynı rolü oynayan yedek aktör.
  13. Noun (bkz: alternative )1
asil ve yedek Adjective, Management
ters açılar.
exterior alternate angles: dış ters açılar.
interior alternate angles: iç ters açılar.
hakem yardımcısı
öteki karakter seti Information Technology
öteki kod sayfası Noun, Information Technology
öteki birleştirme sırası Information Technology
dalgalı akım Information Technology
birbirinin yerine geçebilen türlü nesnelere olan talep
bir şirketin asaleten atanmış müdürünün yokluğunda geçici olarak onun yerine hareket eden kişi
yedek müdür
asıl hâkime vekâlet eden hâkim
yedek jüri üyesi
vasiyet edenin belirtmeden bıraktığı bir iki ya da daha çok şey
değişen aza
değişen üye
yedek üye Noun
aynı zaman dilimi içindeki bir radyo ya da televizyon programı masrafının iki ya da daha çok sayıdaki
reklamcı tarafından sırayla üstlenilmesi
yedek iz Information Technology
reklamların iki haftada bir çıkması için gazetelere verilen talimat
günaşırı
gün aşırı