ayakta

Turkish-English Translation

  1. afoot
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

ayakta tedavi gören hasta
out-patient Noun, Medicine
ayakta alkış
standing ovation
ayakta atıştırılan yemek
stand- up lunch
ayakta duracak yer
standing space
ayakta duracak yer
standing room
ayakta duran
standing
ayakta duran
erect
ayakta duran seyirci
standee
ayakta duran yolcular
standing passengers Noun
ayakta durarak yapılan
stand up
ayakta durma yeri
standing place
ayakta durmak
to hold something up Verb
ayakta durmak
to stand Verb
ayakta durmak
to stand up Verb
ayakta durmak
to stand tall Verb
ayakta durmak
to bear up Verb
ayakta kalmak
to exist Verb
ayakta kalmak
to be left without a seat Verb
ayakta kalmak
to survive Verb
ayakta kalmak
to last Verb
ayakta konuşma
stand-up talk
ayakta konuşmak
to be on one's legs Verb
ayakta meze gibi yiyeceklerin atıştırıldığı lokanta
snack bar
ayakta tedavi
outpatient care Noun, Medicine
ayakta tedavi
ambulatory treatment Noun, Medicine
ayakta tedavi
ambulatory care Noun, Medicine
ayakta tedavi
outpatient treatment Noun, Medicine
ayakta tedavi gören hasta
outpatient
ayakta tutmak
to support Verb
ayakta uyumak
to be dead on one's feet Verb
ayakta yemek yemek
graze
(konuşmacı) ayakta konuşmak
to be on one's legs Verb
(otobüs) ayakta duracak yer
standing room
ama çoğunluğun ayakta izlediği konser
promenade concert
bir işi ayakta tutmak
to keep a business afloat Verb
birine ayakta tedavi gören hasta muamelesi yapmak
to treat someone as an outpatient Verb
birşeyle ayakta kalmak
to exist on something Verb
bütün gün ayakta kalmış olmak
to have been on one's legs all day Verb
dimdik ayakta durmak
to stand tall Verb
dimdik ayakta durmak
to stand erect Verb
dimdik ayakta olmak
to be alive and kicking Verb
hastanenin ayakta tedavi görenler kısmı
outpatient s'department
hükümeti ayakta tutmak
to sustain the government in office Verb
iktidar da ayakta kalmak
to survive in power Verb
iktidarda ayakta kalmak
to survive in power Verb
iktidarın ayakta kalması
government survival
otobüste bütün yol boyunca ayakta gitmek
to stand all the way back in a bus Verb
otobüste kayışa tutunup ayakta duran yolcu
straphanger
sadece ayakta duracak yer var
standing room only
zor ayakta durmak
to be dotty on one's legs Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database