tas biçiminde herhangi bir kap (örneğin terazi kefesi, abdesthane çukuru).
Noun
tas dolusu.
We need another basin of water.
Noun
havuz, su çukuru.
the basin of a fountain.
Noun
gemi havuzu, kıyıda gemilerin yanaşması için yapılan mahfuz yer.
a boat basin. a yacht basin.
Noun
(a) havza, yatak.
river basin: nehir yatağı.
basin of accumulation: beslenme havzası/bölgesi.
basin of reception: toplanma havzası. (b) çanak: çevresine göre alçakta kalmış genellikle tekne biçiminde yer.
Noun, Geography
(elma, armut vb. gibi meyvelerde) dip çukuru: sapın mukabil tarafındaki çukur.
Noun, Botany
leğen
Noun, Textile Industry
küvet
Noun, Textile Industry
tekne
Noun, Textile Industry
basen tabanı
Noun, Construction
basen sınırı, basen kenarı
Noun, Construction
Karayip havzası
Noun, Place Names
ıskara çukuru, çamur/toplama kuyusu.
Noun
kapalı havza
Noun, Geography
drainage ile ayni anlama gelir. akaçlama havzası: suyu bir nehir ve kolları tarafından boşaltılan havza.
böbrek küveti
Noun, Medical Equipment
böbrek küvet
Noun, Medical Equipment
böbrek küveti
Noun, Medical Equipment
böbrek küvet
Noun, Medical Equipment
nehir havzası: bir nehrin sularını boşalttığı bölge
Noun
ırmak havzası
Noun, Environment-Ecology
bulaşık leğeni, çay ve kahve artıklarının boşaltıldığı kap.