base

  1. Noun, Mathematics taban sayısı
  2. Noun baz (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  3. Noun, Military üs
  4. Noun taban, etek, kaide.
    the base of a machine/pillar.
    the base of a mountain: dağın eteği.
  5. Noun esas, temel.
    the base of a building: binanın temeli.
    the bases of needed reform: gerekli reformların esası.
  6. Noun zemin, fon.
  7. Noun, Architecture (heykel, sütun vb.) taban, altlık, oturak, kaide.
    the base of a column: bir sütunun tabanı/kaidesi.
  8. Noun (dalın, sapın, bir organın) gövdeye birleştiği yer, sap dibi, bağlantı noktası.
    The base of the thumb
    is where it joins the hand.
  9. Noun ana madde.
    paint with a lead base: ana maddesi kurşun olan boya.
  10. Noun çıkış (noktası), hareket başlangıcı.
    After we reached the top of the mountain, we returned to our base camp.
  11. Noun (beyzbolde) köşe: bir oyuncunun koşmaya başlamadan önce dokunması gereken 4 noktadan herbiri.
  12. Noun, Military üs.
    base command: üs komutanlığı.
    base of operations: hareket üssü.
    air base: hava
    üssü.
    naval base: deniz üssü.
  13. Noun, Geometry taban, kaide.
    the base of a triangle/pyramide: üçgenin/piramidin tabanı.
  14. Noun, Mathematics taban: logaritmanın, sayı sisteminin vb. tabanı.
    Ordinary numbers use base 10, but many computers
    work to base 2. The base of the natural logarithm is the number e.
  15. Noun, Chemistry baz, alkali.
  16. Noun, Grammar kök, taban: ekler atıldıktan sonra kalan sözcük.
  17. Noun, Electronics (transistorlarda) baz, taban.
  18. Verb kurmak, esasını koymak, tesis etmek.
  19. Verb temel atmak.
  20. Adjective alçak, âdi, rezil, kötü, aşağılık.
    base-hearted: alçak tabiatlı.
    base-minded: kötü fikirli.
  21. Adjective şerefsiz, haysiyetsiz, haysiyet kırıcı, küçük düşürücü.
    The soldiers were punished for their base
    conduct/behavior in running away from the enemy.
  22. Adjective değersiz, kıymetsiz, değeri düşük.
    base currency: değeri düşük para.
    Iron is a base metal, gold a precious one.
  23. Adjective kalp, sahte, düşük nitelikli.
    base coin: kalp para.
  24. Adjective piç, soysuz, gayrımeşru.
    base-born: piç.
  25. Adjective kibarlığını/asaletini/zarafetini yitirmiş, âdi, basit, bayağı, avama mahsus.
    base language.
  26. Adjective (a) ufak yapılı, kısa, alçak, (b) alelâde, basit, aşağı mevki ve dereceli.
    base employment.
  27. Adjective kalın (tonlu), pes perdeli, bas.
    the base tones of a piano: piyanonun kalın sesleri.
  28. pavilion ile ayni anlama gelir. kıymetli taşın alt kısmı, taban.
pusulasını şaşırmak Verb
pabuç
(Fr) vergiden muaf tutulan kısım
hava üssü. Noun
hava üssü Noun, Military
hava kuvvetleri üssü
atom üssü
(klâsik mimaride) sütun tabanı.
havacılık üssü
baza Noun
genel maliyetin matrahı
sermaye bazı
sermaye tabanı Noun, Banking
mesleğin dayndığı esas
mesleğin dayandığı temel
carrier ile ayni anlama gelir. vernik boya yapımında rengin katıldığı astar/taban madde.
sınıfsal temel Noun, Sociology
bulut alt sınırı
müşteri tabanı Noun, Management
silindir başlığı
veri tabanı: bir konu ya da örgüte ilişkin verilerden oluşan ve bilgisayarda saklanan bilgi topluluğu. Noun
amortismana esas olan değer
dağıtımlı veri tabanı Information Technology
menzil mıntıkası Noun
avcı uçağı üssü
first ile ayni anlama gelir. (a) (beyzbolde) koşucunun ilk ulaşacağı üs, (b) ilk amaç/hedef, bir
işte ulaşılmak istenen ilk aşama.
(çift vergileme anlaşması) sabit temel
dış ülkelerdeki üsler
sakız mayası Noun, Food-Kitchen
(beyzbol) ev kalesi. Noun
ana üs, merkez anayurt üssü. Noun, Maritime Traffic
gelir vergisi matrahı
ak boya: boyayı redükleyerek elde edilen renksiz veya hafif renkli bileşim. Tekrar oksitlenerek boya olur.
askeri üs
askeri üs Noun, Military
roket üssü
parasal taban
parasal taban (rezerv para , para bazı ; yüksek güçteki para
deniz üssü
(a) tamamen yanlış (yolda), yanılmış.
The police were way off base when they tried to accuse her of
the theft.
Your idea is completely off base : Fikriniz tamamıyla yanlış. (b) hazırlıksız.
She caught me off base with that question: O soru ile beni hazırlıksız yakaladı (gafil avladı).
harekât üssü
yapılan işin hacmi ya da ticaretin bir yüzdesi olarak hesaplanması
kiranın
politikacının seçmen grubu
kuvvet üssü
fiyat tabanı
ürün bazı
yakıt ikmali üssü
araştırma konusu
roket üssü
deniz üssü
deniz uçağı üssü
ileri deniz ikmal üssü, konaklama üssü.
denizaltı üssü
temel olarak almak Verb
vergi matrahı Noun, Taxation-Customs
matrah
kaidesiz
temel ücret
alçakça hareket
soysuzluk
bölgesel ihracat üretimi
taban adresi Information Technology
toplanma havaalanı
buluş patente bağlamak Verb
temel stok değerleme yöntemi (elde bulundurulması gereken asgari stokun en düşük birim maliyetiyle mevcut
stok miktarı ve asgari stok miktarı arasında
onun bunun çocuğu
anası babası soysuz
katışık kurşun külçesi: içinde az miktarda altın, gümüş, çinko vb. bulunur. Noun
yakıtını otomatik olarak alan soba/fırın/ısıtıcı. Noun
yığınak kampı
üslenme alanı Noun, Military
(Br) sahte para
(US) kıymetsiz madenler karışımından yapılmış para
(Br) kalp para
ana renk Noun, Textile Industry
dış ülkelerdeki şubelerini finanse eden şirket
alçak (yüksek olmayan) mahkeme
aşağı dereceli mahkeme
ham petrol
arka bahçe (Br) ham petrol
askeriyenin ana deposu Noun
ana yön
baz etkisi Noun, Economics
uç genişletmesi Noun, Construction
ABD Hava Kuvvetleri mensuplarına mahsus satış mağazası. Noun
değişmez sabit ücret
temel rakam
temel rakam (istatistikte , öteki rakamların kıyaslandığı bir rakam
yıldızdan yön alma
düşük ayarlı altın
(beyzbolde) başarılı vuruş. Noun
askeri hastane
askeri üs hastanesi
taban düzeyi: akarsuyun araziyi aşındırabileceği en alçak düzey.
taban seviyesi Noun, Geography
temel çizgi, ana çizi, ana hat: ölçme veya mukayese için esas tutulan çizgi. Noun
(beyzbolde) koşan oyuncunun içinde kalması gereken alanı sınırlayan çizgi. Noun
adi romanlar
motorlu araçlar bakım yeri
ucuz maden: altın, gümüş, platin gibi asal madenlerden başka madenler (demir, kurşun, bakır, çinko vb.).
noble metal, precious metal.
Noun
bir alaşımın aslî madeni. Noun
üzerine kaplama yapılan maden. Noun
teneke ve madeni eşya
kalp para
(Br) sahte para
baz morfin
adi gerekçeler Noun
aşağılık niyetler Noun
taban rakamı
taban sayısı
harekât üssü
ikmal üssü
baz yağı
nakit üzerinde hesap yapmak Verb
taban sayfası Noun
aslî maaş/ücret: fazla mesai vb. hariç, normal sürede yapılan iş karşılığı alınan ücret. Noun
temel devre
esas devre
karşılaştırma için temel kabul edilen dönem
taban
kaide
esas nokta (topçuluk
reasürans prim fiyatının uygulandığı sedan şirket primi
esas prim
esas fiyat (ilâve masraflar hariç). Noun
taşıma ücretinin hesabına esas tutulan fiyat. Noun
esas ücret: saat veya parça başına ödenen ücret. Noun
asgari kazanç
taban ücret
taban yazmacı Information Technology
parça başına ücret
esas ödemeler
saat başına ücret
çıplak ücret Noun, Employment
baz dizilimi (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
üs hizmetleri Noun
adi hizmetler Noun
aşağı tabakadan kimselerin yapacağı hizmetler Noun
taban kesme Noun, Construction
birşeyi birşey için temel almak Verb
birşeyi birşey temeli üzerine kurmak Verb
birşeyi birşeye dayandırmak Verb
dayamak Verb
birşeyi birşeye dayandırmak Verb
birşeyi birşey temeli üzerine kurmak Verb
baz istasyonu Noun, Communication
temel stok değerlendirme yöntemi
mevcut miktarlarda belirli düzeye inildiğinde stoku takviye sistemi
karşılıklar fonu
yedek akçe
ortalama bir işçinin bir işi yapması için gerekli süre
taban zaman
temel zaman
normal çalışma zamanı
ücretin hesaplanmasında esas olan birim (parça adedi , zaman birimi gibi
matrah değeri
maliyet fiyatı
temel ücret haddi
bir temel devreye ait bilgilere dayanılarak hazırlanan ağırlıklı endeks sisteminin ağırlıkları Noun
temel yıl
baz yıl
başvuru yılı
istatistikte
hava üssü komutanı
yaklaşma esas çizgisi
nakit üzerinden (hesap yapmak)
sıfır tabanlı bütçeleme