belly

  1. Noun karın.
  2. Noun göbek.
  3. Noun oburluk.
    have a/one's belly: tıkabasa yemek, göbeğini şişirmek.
  4. Noun rahim.
  5. Noun birşeyin içi.
  6. Noun şişkinlik, birşeyin şişkin olan kısmı.
    the belly of a flask.
  7. Noun, Anatomy kasın etli/yumuşak kısmı.
  8. Noun bir şeyin önü/altı/iç kısmı.
  9. Noun, Music keman ve benzeri çalgıların üst kısmı.
  10. Noun, Aviation uçak gövdesinin alt kısmı.
  11. Noun
    belly out: şiş(ir)mek.
    The wind bellied out the sail. The sail bellied out in the wind.
gövde üzerine iniş
gövde üstüne iniş
göbekli kimse
iri göbek
(US) baharatlı küçük hamburger
göbek. Noun
göbek dansı.
belly dancer: çengi, göbek dansı oynayan. Noun
oryantal dansöz
rakkase
göbek dansı.
belly dancer: çengi, göbek dansı oynayan. Noun
suya karın üstü düşerek dalış.
belly-flopper/-whopper: karın üstü suya dalan. Noun
katılasıya/katıla katıla gülme, gürültülü kahkahalarla gülme/gülüş. Noun
rüzgarla dolmak Verb
(a) ölmek, nalları dikmek, (b) iflâs etmek, batmak, tepe taklak gitmek.
suya karın üstü düşerek dalış.
belly-flopper/-whopper: karın üstü suya dalan. Noun
raksetmek Verb
göbek bağı
göbek havası Noun
göbek çalkalamak Verb
göbek atmak Verb