kör uçuş yapmak, yalnız aletleri kullanarak ilerisini görmeden uçmak.
görme özürlüler için yazılmış yapıtlar
güneş ışığından kör olmak
Verb
ilan veren şirketin adının geçmediği
çıkmaz, içinden çıkılamayacak müşkül durum.
That line of reasoning will only lead you up another blind alley.
Noun
rutubet tecrit sahası
Noun
gözleri çok zayıf, hemen hemen kör.
She's blind as a bat.
kendinin önceden haberi olmadan gönderilen mektup kopyası
Noun
tanışıksız buluşma/randevu: birbirini tanımayan bir kadınla erkek arasında ekseriya üçüncü bir şahsın düzenlediği buluşma.
Noun
tanışıksız buluşanlardan herbiri.
Noun
makamlara körü körüne itaat
bunun dışında yeterli bir kayıt için gerekli bilgileri içermeyen ya da belgelerle desteklenmeyen kayıt
yalnız borç ve alacaklı tutarını gösteren
reklamı yapılan ürünün ne olduğunu belli etmeyen ilan veya reklam başlığı
yollanan kişinin bulunmadığı mektup
yollanan kişinin bulunamadığı mektup
körü körüne bağlanma
Noun
üstü kapalı teklif (genellikle okuyucunun reklama gösterdiği dikkati ölçmek amacıyla , bir reklama göze
batmayacak biçimde yerleştirilmiş bir teklif
yatırım yapanın hangi emlakların alınacağını bilmediği bir kooperatife yatırılan paraların söz konusu olduğu yatırım programı
ortak bir girişimdeki yöneticilerin sınırsız yetkisi
marka bildirmeden yaptırılan ürün değerlendirmesi
kör taraf: bir kimsenin baktığı yönün aksi.
Noun
gözlerine mil çekmek
Verb
kör nokta: retinada görme sinirlerinin gözden ayrıldığı ışığa duyarsız nokta.
Noun, Anatomy
cehalet, bilgisizlik: bir kimsenin habersiz, bilgisiz veya peşin hükümlü olduğu konu/alan.
She has a blind spot where new scientific developments are concerned.
Noun
radyo işaretlerinin pek zayıf olduğu bölge.
Noun
dead spot ile ayni anlama gelir. salon, stadyum vb.'de görüş ve duyuşun pek fena olduğu yer.
Noun
kör nokta
Noun, Automotive
(at, sığır, vb. de) delibaş, damla hastalığı: körlük ve yürüme dengesizliği yapan bir hastalık. 6.
staggerer:
sendeleyen kimse, şaşırtan afallatan şey/kimse.
çıkmaz vadi
Noun, Geography
kör pencere: pencere hissi veren duvar süsü.
Noun
bir görme özürlüsüne rehberlik etmek
Verb
...'i görmemezlikten gelmek
Verb
...'i görmezden gelmek
Verb
...'i görmezlikten gelmek
Verb
...'i görmezden gelmek
Verb
...'i görmezlikten gelmek
Verb