boiling

  1. Noun, Chemistry kaynama
  2. kaynayan, kaynar.
    boiling water: kaynar su.
  3. yakıcı.
    under a boiling sun: yakıcı güneş altında.
  4. taşan, çalkalanan, kudurmuş.
    the boiling sea.
  5. çok öfkeli, hiddetli, kızgın.
  6. çok, aşırı, pek ziyade.
    He got boiling drunk: Zil zurna sarhoş oldu.
    The coffe is boiling hot: Kahve çok sıcaktır.
(a) geçimini çıkarmak, geçinecek kadar para kazanmak, (b) işi bütün hızı ile/tavsamadan sürdürmek, sohbetin tavsamasını önlemek.
kabarmak Verb
kaynama noktası, bir sıvının doygun buhar basıncının dış basınca eşit olduğu sıcaklık derecesi.
kaynama noktası Noun, Chemistry
fokur fokur
kaynar su Food-Kitchen
haşlamak Verb