brought

  1. Verb (bkz: bring )
    (s.f.).
    brought forward: geçim, geçen toplam, nakliyekûn.
suçlarından yargılanmak Verb
davanın açıldığı sırada
dava soruşturmasından önce
nakl-i yekûn olarak aktarılmış
nakl-i yekûn olarak aktarılmış
nakl-i yekûn
kârın nakli yekunu
dışardan getirilmiş sermaye
dışarıdan getirilmiş sermaye
katılan sermaye
firmamızca çıkarılmıştır
dikkate sunulmuş
duruşmaya çıkarılmış
sermaye olarak vazolunan meblağ
geçen hesap döneminden nakledilen yekûn
gelir hesabı zimmetine yazılan meblağ Noun, Accounting
gelir hesabı zimmetine yazılan meblağ
yatırılan sermaye
sermayeye katılan ayni varlık
nakliyekûn bakiye
nakliyekûn
devredilen bakiye
ileriye nakledilen bakiye
eski hesaptan nakledilen bakiye
sağlanmak Verb
yargıç önüne çıkarılmak Verb, Law
karşılaştırmak Verb
mahkemeye vermek Verb
hak ettiği cezayı acele vermek Verb
durdurulmak Verb
(a) felakete uğramak, ıstıraba duçar olmak, belasını bulmak.
She rode fast down the hill but came
to grief and fell. (b) başarısızlığa/akamete/husrana uğramak,
mec. suya düşmek.
Although he worked hard, his plan came to grief.
avukat olarak yetiştirilmek Verb
çiftlikte büyümüş olmak Verb
çiftlikte büyümüş olmak Verb
yetiştirilmek
önceki yıllardan gelen zarar
evliliğe getirilen mallar
nakledilen yekûn
Kendin ettin, kendin buldun.
Kendin kaşındın.