buildup

  1. Noun (askerî) yığınak, yığılma, artma, çoğalma, toplanma, yoğunlaşma, kesafet peyda etme.
    NATO military
    build-up = buildup: NATO askerî kuvvetlerinin çoğalması/artması.
  2. Noun büyüme, kuvvetlenme, gelişme, gelişim, inkişaf.
    The build-up = buildup of the nation's heavy industry
    is vital: Millî ağır sanayiin gelişmesi hayatî önem taşır.
  3. Noun bir şeyi/kimseyi tanıtmak/meşhur yapmak için yapılan ilân/reklam/propaganda.
    The studio spent $50,000
    on the new star's build-up = buildup.
  4. Noun birikme, birikinti, (belirli bir madde veya enerjinin) artma(sı), çoğalma(sı), oluşum, teşekkül.
    The
    build-up = buildup of salt deposits took millions of years. The build-up = buildup of heat in the space capsule's outer wall was dangerous.
  5. Noun bir amaca ulaşmak için yapılan hazırlık veya girişim.
    Never underestimate the value of a build-up
    = buildup for a new initiation.
  6. Noun cesaretlenme, yüreklenme, cesaret/kuvvet bulma, kuvvei maneviyenin yükselmesi.
silahların yığılması
nakit birikimi
nakdi birikim
askeri yığınak
askeri yığınak Noun, Military
likiditenin artması
kârların yükselmesi
yedeklerin ayrılması
stokların çoğalması
basından büyük destek görmek Verb
türkiye'de borçların artması
(a) kurmak, art(ır)mak, geliş(tir)mek, birik(tir)mek, çoğal(t)mak.
He has buit up a good business
over the years. to build up one's strength.
The pressure is building up: Basınç artıyor. (b) kuvvetlen(dir)mek, takviye etmek, (c) (kademe kademe) hazırlamak, (d) evlerle doldurmak, şehir halinde geliştirmek, kent kurmak.
The area has been built up since last ten years. (e)
argo birisini övmek/methetmek, pöhpöhlemek.
(askerî) yığınak, yığılma, artma, çoğalma, toplanma, yoğunlaşma, kesafet peyda etme.
NATO military
build-up = buildup: NATO askerî kuvvetlerinin çoğalması/artması.
Noun
büyüme, kuvvetlenme, gelişme, gelişim, inkişaf.
The build-up = buildup of the nation's heavy industry
is vital: Millî ağır sanayiin gelişmesi hayatî önem taşır.
Noun
bir şeyi/kimseyi tanıtmak/meşhur yapmak için yapılan ilân/reklam/propaganda.
The studio spent $50,000
on the new star's build-up = buildup.
Noun
birikme, birikinti, (belirli bir madde veya enerjinin) artma(sı), çoğalma(sı), oluşum, teşekkül.
The
build-up = buildup of salt deposits took millions of years. The build-up = buildup of heat in the space capsule's outer wall was dangerous.
Noun
bir amaca ulaşmak için yapılan hazırlık veya girişim.
Never underestimate the value of a build-up
= buildup for a new initiation.
Noun
cesaretlenme, yüreklenme, cesaret/kuvvet bulma, kuvvei maneviyenin yükselmesi. Noun