bull

  1. boğa.
  2. fil, balina vb. gibi iri hayvanların erkeği.
  3. iriyarı adam.
  4. ticarî hayatın iyi olduğuna/iyileşeceğine inanan kimse.
  5. vurguncu, borsada fiyatların yükseleceğini hesap ederek tahvilât alan kimse.
  6. Astronomy Boğa burcu.
    He was born under the bull: Boğa burcunda doğdu.
  7. buldok köpeği.
  8. polis.
  9. erkek.
  10. boğa gibi, çok kuvvetli.
  11. vurguncu, spekülatör, fiyat yükselten, fiyatları yüksek.
    bull market: yükselen piyasa.
  12. (borsa) fiyatları yükseltmeye çalışmak.
  13. zorlamak, dürtmek.
    to bull a bill through the congress.
    to bull one's way through the crowd:
    kalabalığı yararak/zorla kendine yol açmak.
  14. Noun resmî mühür.
  15. Noun Papanın mühürlü emirnamesi.
  16. Noun abartma, mübalâğa, yalan, saçma.
  17. Noun (orduda) faydasız iş/hareket: temizlik vb. gibi hoşa gitmeyen işlere gösterilen büyük dikkat ve itina.
  18. Noun (bkz: John Bull )
küçük buldog köpeği.
tereffüden (artırmadan) satın almak Verb
borsada fiyat yükselmeleri spekülasyonu yapmak Verb
hisse piyasalarında fiyatların yükselmesinden yararlanmak Verb
mantıksız fakat tuhaf söz.
İrlandalı saçması: anlamlı görünen fakat aslında saçma olan söz.
“It was hereditary in his family
to have no children.” gibi.
(a) İngiliz (halkı), (b) (tipik) İngiliz, (c) İngiliz milletinin simgesi: çizmeli, şişman ve kırmızı
suratlı, tepesi düz şapkalı bir adam şeklinde temsil edilir.
son derece kızdıran/öfkelendiren.
Any statement against the government is like a red rag to that minister:
hükümet aleyhinde söylenen her söz bakanı son derece öfkelendirir.
al görmüş boğa gibi.
It's like a red rag to him= it makes him to see red: Bu onu müthiş kızdırır.
Kızgın Boğa Proper Name, Cinema
tereffücü (artırmacı) olmak Verb
(a) saçmalamak, saçma/manasız konuşmak, (b) abartmak, palavra atmak.
erkekler yemeğine katılmak Verb
borsada fiyatları yükseltmek Verb
tosun
menkul değerler piyasasında satın alma gücü üzerinde hisse almayı taahhüt eden spekülatör hesabı
fiyatları yükseltmek ve başkalarını da satın almaları için teşvik etmek niyetiyle aracının girişimi (talep
arzı aşınca bunlar ellerindekileri yüksek k
kütükleri hızar makinesine çekme zinciri.
jack ladder ile ayni anlama gelir. Noun
sevici kadınlardan erkek tavırlı olan.
double bass
boğa güreşi
inatçı
elektrikli megafon, tevcihli ve yüksek güçlü hoparlör. Noun
sakar, patavatsız, beceriksiz, orman kibarı.
fiyatların yükselmekte olduğu piyasa
fiyatların yükselme eğilimi gösterdiği piyasa
iyimser piyasa
pek çok maddenin fiyatının yükseldiği pazar
satın alma eğiliminin daha fazla olduğu piyasa
boğa piyasası
yükselen piyasa
Theodore Rosevelt başkanlığındaki
Progressive party üyesi. Noun
bu partinin simgesi. Noun
borsada fiyatların yükselmesi
domuz burnu iltihabı: bakterilerin domuzlarda sebep olduğu, bazen solunum yollarının tıkanmasına yol açan bir hastalık. Noun
(Br) itfa değeri bir fiyat endeksine bağlanmış tahvil
borsa fiyatlarını yükseltme spekülasyonu
tutuk evi, nezarethane, geçici cezaevi. Noun
geçici olarak kalabalıklaşan yer. Noun
(beyzbol) yedek oyuncu sahası. Noun
borsada fiyatların yükselme dönemi
borsada fiyatların yükselme noktası Noun
borsada fiyat yükseltme grubu
(borsada) fiyatların yükselmesi
fiyatların yükselme pozisyonu
borsada fiyatlar yüksekken satın alma
(borsa) fiyatların yükseleceğini düşünerek hisse senedi satın alma
boğa güreşi alanı
arena
(borsa) fiyatların yükseldiği durum
bağlama halatı: gemide eşyaların birbirine çarpmaması için kullanılan halat. Noun
boğa saldırması
hazırlıksız ve gayrıresmî grup tartışması. Noun
saçma
(ünlem) bok
boğa dışkısı
yalan
boa yılanı
(Pituophis). Noun
borsada fiyatları yükseltme spekülasyonu
hisse senetlerinin fiyatlarının yükselme beklentisine dayanan spekülasyon
hisse senedi fiyatlarının yükselmesine dayanan spekülasyon
borsada bir emtia ya da menkul kıymet fiyatının yükselmesinden yararlanma stratejisi
fiyatların yükseleceği beklentisiyle menkul kıymet satın almış olup
bunları bir kârla satamayan menkul kıymet tüccarı
ya da hiç kimsenin satın almamasından ötürü
fiyatların durağan olması ya da düşmesinden

bullnose stretcher ile ayni anlama gelir. bir kenarı yuvarlak tuğla. Noun
köşe tuğlası. Noun
daha sonra fiyatlar yükseldiğinde kârla satmak Verb
boğa dikeni
(Cirsium lanceolatum): pembe-mor çiçekler açan iki yıl ömürlü diken. Noun
dik bıçaklı pulluk (pamuk tarımında kullanılır). Noun
borsa spekülatörlerinin borsada yaptığı alım işlemleri Noun
borsa spekülatörlerinin ilerde fiyatların yükseleceğini tahmin edip piyasadan düşük fiyatlarla aldığı
menkul kıymetleri ileride pahalıya satarak kâr e
borsa spekülatörlerinin borsada yaptığı alım işlemleri Noun
bullnose ile ayni anlama gelir. yuvarlak köşe.
hedefin ortası. Noun
bombardımanda hedef alınan bölgenin merkezi (fabrika, düşman üssü vb.). Noun
hedefin tam ortasına isabet eden güdümlü mermi. Noun
hedefin tam ortasına düşen güdümlü merminin koordinatları veya ateşleme ânı. Noun
(a) isabetli/tam yerinde söz/eylem, (b) esas/en önemli nokta. Noun
küçük yuvarlak pencere. Noun
yuvarlak tavan penceresi camı. Noun
halat deliği. Noun, Maritime Traffic
(a) fırtına merkezi, (b) bazen fırtınadan önce denizlerde görülen ortası kırmızı, küçük kara bulut, (c)

bull's-eye squall ile ayni anlama gelir. Afrika kıyılarında küçük tek bir bulutla gelen bora.
Noun, Meteorology
iri yuvarlak nane şekeri. Noun
yuvarlak dışbükey süslü ayna.
kara-çürük: elma ve armutlarda
Neofabraea mantarlarının sebep olduğu göz göz derin çürükler yapan hastalık.
her bir atışta on ikiye daha yaklaşmak Verb
asıl meseleye dönmek, en önemli konuyu ele almak,
argo bam teline basmak.
saldırgan bir şekilde
sakar Adjective
korkusuzca/pervasızca atılmak/göğüs germek, yılmadan/gözünü kırpmadan tehlikeye atılmak.
cesaretle işe girişmek/atılmak, yılmamak, müşkülâta göğüs germek.
fiyatların yükseleceği beklentisiyle cari fiyatlardan menkul kıymetler satın alıp