bulunan

Turkish-English Translation

  1. which
  2. existent
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

aşağıda imzası bulunan
the undersigned Adjective
(demiryolu , telefon) kasaba veya şehirlerarasında bulunan
interurban
(dergi) içinde yarı çıplak kız resimleri bulunan
girlie
(kaya) asıl yerinde bulunan
live
arada bulunan
interjacent
arada bulunan
intermediary
aralarında uyuşmazlık bulunan
discordant
aslında bulunan
resident
belirli sınırlar içinde bulunan
inclusive
beyanda bulunan
declarant
bir arada bulunan
concurrent
borç taahhüdünde bulunan
expromissor
borsa kotunda bulunan
listed on the stock exchange, listed Adjective, Banking
cildin altında bulunan
subcutaneous Adjective
çok az sayıda telefonu bulunan
telephone-starved
çok az sayıda telefonu bulunan
telephone starved
çok dağ bulunan
mountainous Adjective
deri altında bulunan
subcutaneous Adjective
elde bulunan
fungible
fiil en görevde bulunan
acting
fiilen görevde bulunan
acting
geride bulunan
posterior
güneybatıda bulunan
southwesterly
güneydoğuda bulunan
southeasterly
hapiste bulunan
prisoner
hayatta bulunan
living Adjective
içerde bulunan
inward
içinde bulunan
internal
içinde bulunan
intra
içinde er suyu bulunan
seminal
içinde her şey bulunan
general
içinde kiriş bulunan
sinewy
içinde yağ bulunan
oily
ırmak kenarında bulunan
riparian
işbirlikte bulunan
cooperator
istizahta bulunan
interpellant
itham da bulunan
indictor
ithamda bulunan
indictor
karşıt iddiada bulunan
adverse claimant
konjonktür hakkında tahminlerde bulunan
business forecaster
mukabil iddiada bulunan
adverse claimant
okyanusun ötesinde bulunan
transoceanic
ön tarafta bulunan
anterior
orta seviyede bulunan
intermediate
resmi sıfatla tasarrufta bulunan
acting in an official capacity Adjective
rezervasyonu bulunan
late- show
sadece istişarede bulunan
chamber barrister
sahnenin arkasında bulunan
upstage Theatre
savaş halinde bulunan
warring
şehirde bulunan
urban
sırtta bulunan
dorsal
tahtta bulunan
regnant
tahvil alma taahhüdünde bulunan
loan subscriber
üssü bulunan
exponential
uzakta bulunan
outlying
vasiyetname de bulunan
testamentary
vasiyetnamede bulunan
testamentary
vazife başında bulunan
in charge
yanda bulunan
lateral
yapısında bulunan
immanent
yürürlükte bulunan
in effect Adjective, Law
zan altında bulunan
suspect
bulunan eşya
lost article
bulunan eşya
object found
bulunan eşya listesi
found property report
bulunan yer
home
bulunan yer hakında bilgi
local knowledge
(patent kanunu) ilk başvuruda bulunan şahıs
first person to file
(sermaye) düşük maliyetle bulunan sermaye
low geared
açılmış bulunan dava
pending suit
ağırlaştırıcı sebep bulunan hırsızlık
mixed larceny
ambalajının içinde armağan bulunan perakende mal
merchandise pack
aşağıda imzam bulunan ben beyan ederim ki
I , the undersigned , do hereby declare
aşağıda imzası bulunan ben , beyan ederim ki
I, the undersigned, do hereby declare
askıda bulunan dava
pending charge
aynı yerde bulunan mülk
similarly located property
az bulunan kitap
scarce book
bağışta bulunan ülke
donor country
başında bir kadın bulunan hükümet şekli
gynarchy
başka devletin yönetiminde bulunan devlet
protected territory
bavul üzerinde bulunan adres etiketi
luggage label
bazı eyaletlerde bulunan ceza mahkemesi
court of session
bir arada bulunan menfaatler
concurrent interests Noun
bir arsa satışında bulunan kişinin
proof of title
bir başkentte bulunan kordiplomatikin en kıdemli üyesi
dean
bir çiftlikte bulunan hayvanlar
stock
bir davaya hukuki itiraz da bulunan kişi
demurrant
bir gayri menkule ortaklaşa malik bulunan kimseler
tenants in common Noun
bir gemide sürekli bulunan taşınabilir eşya
y's inventory
bir katta bulunan odalar
story
bir nesne içinde bulunan miktar
mass
bir suspansiyon içerisinde askıda bulunan katı maddeler
suspended solids Noun, Chemistry
borçlu bulunan ve artmakta olan borçlar
debts owing and accruing Noun
borsada hisse senedi alım satımında bulunan komisyoncu
stock jobber
çok çeşitli mal bulunan piyasa
easy market
cömert bağışta bulunan kişi
liberal donor
daima silah altında bulunan ordu
standing army
davaya hukuki itirazda bulunan kimse
demurrer to action
değişken masrafların satışlara bölünmesi ile bulunan oran
variable cost ratio
diğer bir mahkemenin nezareti altında bulunan mahkeme
inferior court
duruşma için tutuklu bulunan şahıs
(US) person detained for hearing
duruşma için tutuklu bulunan şahıs
person detained for hearing
duruşmada bulunan şahıs
appearing person
duruşmada bulunan tutuklu
prisoner at the bar
eksik yanları bulunan belge
inchoate instrument
elde bulunan mektup
letter in hand
en düşük maliyetli bulunan sermaye
low-geared capital
ender bulunan birşey
rara avis Noun
ender bulunan kitapları satan kişi
bibliopolist
ender bulunan mallar
scarce articles Noun
faaliyette bulunan teşebbüs
going concern
farklı yerlerde bulunan farklı kişilerin
time sharing
fiilen elde bulunan değerli kâğıtlar
long stock
fiilen elde bulunan hisse senetleri
long stocks Noun
fiilen elde bulunan hisse senetleri
(US) long stocks (US Noun
gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda
if there is danger in delay Adverb, Law
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
if there is danger in delay Adverb, Law
görüşmede bulunan kimsenin
quota sampling
gümrük antreposunda bulunan malzeme
bonded goods
gümrük dairesi bulunan liman
port of entry
hakkı bulunan hisse senedi
voting stock
hala hayatta bulunan tanık
still living witness
hâlâ hayatta bulunan tanık
still living witness
hapishane de bulunan kimse
prison inmate
hapishane veya akıl hastanesinde bulunan kimse
inmate
hapishanede bulunan kimse
prison inmate
hazır bulunan üyeler
members in attendance Noun
hükümetin elinde bulunan altın ve para rezervleri
official reserves Noun
içinde anlamı çelişkili iki sözcük bulunan ifade
oxymoron
içinde armağan bulunan ürün ambalajı
premium pack
içinde bulunan kusur
inherent defect
içinde et bulunan hamur işi yiyecek
pudding
içinde kafein bulunan kola cevizi
cola
içinde kemik külü bulunan ince porselen
bone china
ihbarda bulunan kişi
person who serves
ihbarda bulunan şahıs
reporting person
ihbarda bulunan şahıs
(US) person giving notice
ihtilaflı bulunan hak
litigious right
iktidarda bulunan partiye ait
ministerial
ilk başvuruda bulunan şahıs
(patent law) first person to file
ilk yardımda bulunan kişi
first aider
ilkyardımda bulunan kişi
first aider
iş başvurusunda bulunan azınlık üyesi
minority applicant
iş başvurusunda bulunan kişi
employment applicant
işçi kıtlığı bulunan sanayi
undermanned industry
işçi kıtlığı bulunan sanayi I
undermanned industry
işletmede bulunan makineler
operative machinery
kanuni vesayet altında bulunan kimsesiz çocuk
ward in chancery
karanlık yanı bulunan iş
funny business
katkı da bulunan kişi
contributor
katkı da bulunan taraflar
contributing parties Noun
katkıda bulunan kimse
contributor
katkıda bulunan taraflar
contributing parties Noun
kehanette bulunan kimse
prognosticator
konjonktür hakkında tahminlerde bulunan kişi
forecaster
kötü harekette bulunan kişi
misdemeanant
kovanda bulunan arı kümesi
hive
kriz içinde bulunan sanayiler
crisis ridden industries Noun
maden suları bulunan yer
watering place
mahkeme önünde bir istekte bulunan kişi
demandeur
makine gibi gemide bulunan ağırlıklar
local weight
merkezi yerde bulunan emlak
downtown property
mesleki tavsiyelerde bulunan danışman
vocational adviser
ödemede bulunan banka
paying bank
olağandışı ve az bulunan şeyler
exotica
ön ve arka koltukları bulunan kapalı otomobil
sedan
ortada bulunan şey
intermediary
piyasada bulunan bir ürünün taklidi
me too product
resmi ziyarette bulunan kimse
(US) visiting fireman
resmi ziyarette bulunan kimse
visiting fireman
seferde bulunan bir geminin mülkiyetini devreden belge
grand bill of sale
sermayeye katkıda bulunan kişi
contributor of capital
şu anda elde bulunan stoktan
ex stock
sunulmuş bulunan mektup
letter in hand
tadil edilme olasılığı bulunan plan
plan liable to modification
tahkim talebinde bulunan taraf
grievant Noun, Law
tahminlerde bulunan kurul
forecasting body
talepte bulunan taraf
movant Noun, Law
taraflardan birinin ikametgâhında bulunan mahkeme
domestic court
tarafsız bir devlette bulunan mülk
neutral property
tebligatta bulunan şahıs
(US) person giving notice
tohum veya yumurtada bulunan asıl hücrecik
germ
toplam yolcu gelirine bölünmesiyle bulunan ortalama gelir
yield
tutuklu bulunan çocuklar
detained juveniles Noun, Law
uyur durumda bulunan mülkiyet hakkı
dormant title
üzerinde göndericinin adresi bulunan posta kartı
return card
üzerinde koruyucu gümrük bulunan mallar
protected imports Noun
vasiyetnamede adı yazılı bulunan vasiyeti tenfiz memuru
executor named in a will
vücutta bulunan küçük çukur
fovea Medicine
yalan beyanda bulunan tanık
false witness
yanlış görevde bulunan adam
misfit
yedekte bulunan kimse veya tertibat
standby
yemin yerine resmi beyanda bulunan kişi
affirmant
yeminli beyanda bulunan kişi
affiant
yeterinden fazla aday bulunan seçim
contested election
yolda bulunan yük
floating cargo
yüksek mevki sahibi birinin eşliğinde bulunan heyet
retinue
zararda bulunan şube
loss-making subsidiary
Turkish-English phrases from Zargan's own database