bumble

  1. bozmak, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, heba etmek, başaramamak, becerememek, yanlış davranmak,
    gaf yapmak.
    He bumbled through college: Kolej tahsilini beceremedi.
  2. tökezlemek, sürçmek, sendelemek, sersemlemek, yanılmak.
  3. mırıldanmak, anlaşılmaz tarzda konuşmak, sözü ağzında gevelemek, kekelemek.
    He kept bumbling on about
    something I couldn't understand properly.
  4. baştan savmak, acemice/dikkatsizce yapmak.
  5. fahiş hata, gaf, pot, aptalca yapılan hata/yanlışlık.
  6. vızıldamak, vızlamak.