capable of

  1. (a) yapabilir, muktedir, kadir, kabiliyetli.
    a man capable of judging art. (b) anık, müstait,
    meyyal, mümkün.
    a situation capable of improvement: düzeltilmesi mümkün bir durum.
    That's capable of being misunderstood: Bu yanlış anlaşılabilir.
    He's capable of murder: O, cinayet işlemeye müstaittir.
kadir olmak Verb
muktedir olmak Verb
liyakat göstermek Verb
haczedilebilir
tescil edilebilir
dava edilebilme ehliyeti olma
suç işleyebilir
tasarrufta bulunabilir
büyük çapta üretim yapabilir
iyileştirilebilir
geçimini sağlayabilecek yetenekte
ispat olunabilir
(tiyatroda)
kadar kişi alabilir
dava etme ehliyetini haiz
katılabilecek ehliyette
türlü yorumlara açık
çalışabilir
vasiyetname düzenlemeye ehil olmak Verb
(US) iki bin kişilik tiyatro
(Br) iki bin kişilik tiyatro