caresiz

Turkish-English Phrases

çaresiz
necessarily Adverb
çaresiz
past redress
çaresiz
at loss
çaresiz
irreparable
çaresiz
of necessity
çaresiz
resourceless
çaresiz
all at sea
çaresiz
beyond redress
çaresiz
irredeemable
çaresiz
hopeless
çaresiz
perforce
çaresiz
irremediable
çaresiz
inevitable
çaresiz
inevitably Adverb
çaresiz
desperate
çaresiz
incurable
çaresiz
helpless
çaresiz
shiftless
çaresiz
no go
çaresiz
hard-core
çaresiz
naked
çaresiz biçimde
desperately Adverb
çaresiz bir biçimde
inevitably Adverb
çaresiz bir şekilde
inevitably Adverb
çaresiz bir şekilde
desperately Adverb
çaresiz bölge
depressed area
çaresiz durumda
over a barrel
çaresiz durumda
without resources
çaresiz durumda olmak
to have no go Verb
çaresiz durumda olmak
to be on the ropes Verb
çaresiz durumdaki hastayı öldürme
mercy killing
çaresiz kabul etmek
to lump it Verb
çaresiz kalmak
to be helpless Verb
çaresiz kalmış
stuck
kendini çaresiz hissetmek
to feel boxed in Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

çaresiz
Çâresi bulunamayan, amansız, devâsız