essential

English-Turkish Translation

  1. Adjective ilkesel
  2. Adjective elzem
  3. Adjective, Philosophy özsel
  4. zorunlu, elzem, çok önemli/lüzumlu, zarurî, hayatî (şey).
    Discipline is essential in an army.

    to be essential: gerekmek, elzem olmak.
    It's essential that … : … elzemdir/şarttır.
    We can live without clothes, but food and drink is essential to life (for the preservation of life).
  5. temel, aslî, gerçek, hakikî, öz, esas.
    essential character: esas mahiyet, öz nitelik.
    Her most
    essential quality is kindness.
    learn the essentials: esasını/temel bilgileri öğrenmek.
  6. ıtır/ruh (türünden), (bitki/çiçek vb.) özü+.
  7. doğal, tabiî, fıtrî, kendiliğinden olan.
    essential poetry. essential happiness.
  8. en önemli/elzem olan şey, esas, temel (bilgi vb.), öz.
    to see the essentials: en önemli şeylerle
    meşgul olmak.
    the essentials of English Grammar: Temel İngilizce Dilbilgisi.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

essentialism
özcülük Noun, Philosophy
essentialism
esasçılık Noun, Philosophy
essentialist
esasçı Adjective, Philosophy
essentialist
özcü Adjective, Philosophy
Manufacture of essential oils (NACE code: C20.5.3)
Uçucu yağların imalatı (NACE kodu: 20.53) Noun, Trades-Professions
non-essential elements
furuat Noun
household essential
yaşam için gerekli ev eşyası Noun
long experience essential
uzun tecrübe şartı
shorthand is advantage but not essential
steno şart değilse de tercih sebebidir
essential books
temel kitaplar Noun
essential character
mahiyet
essential character
özlük
essential commodities
temel mallar (kabul edilebilir asgari hayat standardı için gerekli sayılan mallar Noun
essential condition
temel şart
essential consumption goods
zaruri tüketim maddeleri Noun
essential element
rükün (outdated) Noun
essential elements
temel unsurlar Noun
essential elements
temel hususlar Noun
essential facts
esas gerçekler Noun
essential feature of someone .'s policy
birinin politikasının temel niteliği Noun
essential foodstuffs
esas yiyecek maddeleri Noun
essential goods
temel mallar Noun
essential goods
temel ihtiyaç maddeleri Noun
essential hypertension
(sebebi bilinmeyen) sürekli yüksek kan basıncı.
essential industry
temel sanayi
essential insanity
tam akıl hastalığı
essential objective
esas amaç
essential oil
çiçek özü/ruhu/esansı: çiçeklerden elde edilip parfüm, ilâç vb. yapmakta kullanılan öz. Noun
essential part
esas bölüm
essential part
esas kısım
essential principle
temel prensip
essential provision
temel hüküm
essential services
hayati bakım hizmetleri Noun
essential services
hayatî bakım hizmetleri Noun
essential supply
hayati ihtiyaçlar
essential value
nefis
(the essential parts of sth) to fit together
çatmak Verb
breach of warranty of essential qualities
bir sözleşmenin önemi olmayan yükümlülüklerini yerine getirmeme
breach of warranty of essential qualities
ayıp davası Noun
detachment essential to a historian
tarihçi için gerekli tarafsızlık
the essential and the accessory
asıl ve feri
the essential and the accessory
asıl ve ayrıntı
English-Turkish phrases from Zargan's own database