comeback

  1. Noun (eski rütbeye/mevkie/zenginliğe/şöhrete vb.) dönüş, avdet, rücu, eski formunu bulma.
    The team made
    a comeback in the second half of the match.
  2. Noun zekice/yerinde cevap.
    Your comeback certainly made his remark foolish; I wish I could answer him as
    quickly and as cleverly as you did!
  3. Noun şikâyet sebebi.
(parti) eski gücünü elde etmek Verb
yeniden kuvvetlenmek Verb
dönüş yapmak Verb
tekrar başarılı olmak Verb
birşeye yeniden dönmek Verb
geri dönmek Verb
tekrar başarıya ulaşmak Verb
geri dönme vasıtası Noun
tazminat talebinde bulunmak Verb
(a) dönmek, geri gelmek, (b) anımsamak, hatırlamak.
It all comes back to me now: Şimdi herşeyi tekrar hatırlıyorum.
(a) anımsamak, hatırlamak, hatıra gelmek.
It's suddenly came back to me where I saw you last.

It all comes back to me now: Şimdi hepsini hatırlıyorum.
To come back to what I was saying: Ha, onu söylüyordum/(Şimdi) söylediklerime dönelim. (b)
k.d. eski haline gelmek, eski formunu bulmak, eski mevkiine/vaziyetine dönmek.
come back into favor: yeniden rağbet kazanmak, tutulmak, sevilmek. (c) geri dönmek, tekrar gelmek, avdet etmek.
Do you think long dresses will ever come back? (d)
come back at/with
argo terslemek, paylamak, ağzının payını vermek, ters/aksi cevap vermek.
After John's unkind remark about her clothes, Jean came back at him with an angry remark.
yanıt
tepki
misilleme