distress

  1. acı, ıstırap, elem.
    to become filled with distress: çok elem/acı çekmek, ıstıraba garkolmak.
    The
    sick man showed the signs of distress.
  2. üzüntü, teessür, dert, keder, endişe, elem ve ıstırap kaynağı.
    The girl's leaving home was a great
    distress to the family.
    to be in great distress: büyük üzüntü/keder duymak.
    to be in great distress over something: bir şey için çok endişe/üzütü duymak.
    to cause distress to: üzüntü/keder vermek.
  3. sıkıntı, zaruret, mahrumiyet.
    economic distress.
    We must help these poor people in their (great)
    distress: (Büyük) mahrumiyet çeken bu fakirlere yardım etmeliyiz.
    distress sale: mecburî satış.
  4. tehlike.
    distress signal: tehlike işareti.
    A ship sinking or burning at sea is in distress.
  5. Law (a) haciz, (borca karşılık) elkoyma/zaptetme, (b) hazcedilen mal.
  6. üzmek, acı/ıstırap /üzüntü/elem/keder vermek, kederlendirmek, ıstırap çektirmek.
    Your letter has deeply distressed me.
  7. sıkmak, sıkıntı vermek, mahrumiyete sokmak/duçar etmek.
    to be distressed by excessive work.
  8. zarurete/sıkıntıya duçar etmek.
  9. (mobilyaya eski/antika süsü vermek için) çentmek, çizmek, lekelemek, cilâsını soldurmak.
haczedilen malın kullanılması
haciz hakkına dayanarak el konulan eşyanın haksız olarak kullanılmasıyla haciz hakkının kötüye kullanılması
batmak tehlikesinde olan bir gemiye yardım etmek Verb
batma tehlikesinde olan gemilere yardım
tehlikede olmak Verb
büyük tehlikede olmak Verb
büyük kedere gark olmak Verb
ibrazında ödenmeyen poliçe
arıza yapan otomobil
bozulan otomobil
aynı felaketi paylaşan kişiler Noun
güç ekonomik durum
ekonomik sıkıntı
manevi zarar Noun, Law
batma tehlikesinde çekilen bayrak
tehlike durumundaki bir geminin yardımına koşmak Verb
sığınma limanı
zor durumda Adverb
tehlikede Adverb
tehlike altında Adjective
haczi kaldırmak Verb
haciz kaldırmak Verb
müsadere
zoralım
ruhi sıkıntı
barınma limanı
bir haczin hasılâtı
icraya vermek Verb
(gemiyi) tehlikeye atmak Verb
muhtaç hale getirmek Verb
solunum güçlüğü Noun, Medicine
solunum sıkıntısı Noun, Medicine
solunum yetmezliği Noun, Medicine
solunum yetersizliği Noun, Medicine
rehin hakkı
tehlike içinde olan gemi
batma tehlikesinde olan gemi
haciz emri
tehlike mesajı Noun
(gemi) tehlike
ekonomik çöküntü alanı
tehlike çağrısı
imdat çağrısı
imdat çağrısı frekansı
özelliği nedeniyle yüksek navlunla yüklenen yük
yardım kurulu
tehlike bayrağı
ödenmeyen kira için haciz
zaruret navlunu
gemide boş kalan yerlerin doldurulması için düşük navlunla yük alınması
navlun piyasası durgun olduğu zamanlarda normalin altında navluna yük kabul etmek Verb
tehlike frekansı
500 kilosaykıllık radyo frekansı
çok düşük fiyata satılan mallar Noun
filikalarında bulundurulması zorunlu olan yardım çağırma fişeği
tehlike işareti
birine haciz koymak Verb
kendini sıkıntıya sokmak Verb
tehlike safhası Noun
tehlike fişeği
icra yoluyla satış
haciz satışı
hacizli mallar satışı
haciz konmuş malların satışı
kendi kusuru olmadan vatanına ya da kabul edilebilir bir dönüş limanına gitmek zorunda olan gemici
zorunluluk altında
ekseri düşük fiyatlarla satış
zorunluluk altında düşük fiyatlarla satış
imdat çağrısı
tehlike sinyali
(gemi) SOS ! tehlike işareti
kahretmek Verb
haciz emri
işsizler için yardım işleri Noun
akut solunum güçlüğü sendromu Noun, Medicine
akut solunum sıkıntısı sendromu (ASSS) Noun, Medicine
akut solunum yetmezliği sendromu (ASYS) Noun, Medicine
akut solunum yetersizliği sendromu (ASYS) Noun, Medicine
SOS göndermek Verb
haciz koymak Verb
denizlerde tehlikeli duruma düşen kişiler Noun, Maritime Traffic
gemi imdat sinyali
gemi imdat sinyali