down to

  1. -e kadar.
    I have only read down to the middle of the page: Sadece sayfanın ortasına kadar okudum.
izinden sonra yeniden işe dönmek Verb
işinden ayrılamamakta
rakibini bir nokta da yakalamak ve yenmek Verb
rakibini bir noktada yakalamak ve yenmek Verb
(sonuca) varmak/ulaşmak, müncer olmak.
What do our choices in this matter come down to?
dökük
girişmek Verb
başlamak Verb
inmek Verb
küçük düşürücü tavırla konuşmak.
hor görmek, tahakküm etmek.
talk down to a person: birisiyle konuşmaya tenezzül etmek.
talk
down to one's audience: dinleyicilerin seviyesine inmek.
modern
dürüst, açık sözlü, samimî, içi dışı bir; pratik, hayalden uzak, gerçekleşebilir.
çağımıza kadar
kaybolmuş.
mükemmelen, fevkalâde, yerden göğe kadar.
You're right down to the ground.
her hususta, tamamen.
sıfır inmek Verb
sıfıra inmek Verb
açık artırmada üzerinde kalmak Verb
birini çıktığı yerden alaşağı etmek Verb
işe ciddi bir şekilde sarılmak Verb
işe koyulmak Verb
işe ciddiyetle girişmek Verb
yanıp kül olmak Verb
gerçekçi olmak, gerçek âleme dönmek, hayal kurmaktan vazgeçmek.
dilenci durumuna düşmek Verb
gerçeğe dönmek, Hanyayı Konyayı anlamak, kafasına tak demek, ayakları suya ermek.
elden ele geçip birine ulaşmak Verb
dönüp dolaşıp birinin eline gelmek Verb
her şey eninde sonunda birşeye dayanmak Verb
en önemli şey olmak Verb
her şeyin başı birşey olmak Verb
gerçek değer ve mahiyetini meydana çıkarmak, ağzının payını vermek.
The big boy told John he could
beat him, but John was a good boxer and soon cut him down to size.
birisine haddini/boyunun ölçüsünü bildirmek.
asıl konuya dönmek.
işine bakmak, ciddî olarak işiyle meşgul olmak, işi ciddiyetle ele almak.
They finally got down to
business and signed the contract.
konuya/sadede gelmek.
bir işin temelini atmak Verb
sadede gelmek Verb
ciddi olarak işe başlamak Verb
avam halkın oyunu araştırmak Verb
(Br) sayfiyeye gitmek Verb
bir sorunla mücadele etmek Verb
bugüne kadar hiçbir şey duymamış olmak Verb
saçı omuzlarına düşmek Verb
maaş artışını yüzde onun altında tutmak Verb
birine sözünü tutturmak Verb
tanığı olaylara bağlı kalmaya zorlamak Verb
bir tanığı olaylara bağlı kalmasına zorlamak Verb
tanığı gerçeklere bağlı kalmaya zorlamak Verb
birine sözünü tutturmak Verb
halkın içgüdüsüne hitap etmek Verb
(Br) müşteri hesabına geçirmek Verb
deftere zarar yazmak Verb
kâr-zarar hesabına geçirmek Verb
kâr-zarar hesabına yazmak Verb
birinin hesabına kaydetmek Verb
bir nedene dayandırmak Verb
bir şeyi birinin deneyimsizliğine vermek Verb
birinin başarısını şansa yormak Verb
birinin hesabına yazmak Verb
yeni bir işe girmek Verb
evlenip oturmak Verb
işe koyulmak Verb
tam istediği gibi olmak, tam manasiyle işine gelmek.
dinleyicilerin düzeyine inerek konuşmak Verb
birini hor görmek Verb
birini sözleşme ile bağlamak Verb
daha ucuz birşeyi kullanmaya başlamak Verb
daha ucuz birşeye geçmek Verb
inmeye zorlamak Verb
sönmek Verb
bozmak Verb
darlaştırmak Verb
kısmak Verb
serpiştirmek Verb
serpilmek Verb
serpelemek Verb
serpiştirmek Verb
serpelemek Verb
serpilmek Verb
kesmek Verb
bastırmak Verb
yatırmak Verb
zayıflatmak Verb
kuşaklar boyunca babadan oğula geçmiş olmak Verb
gemiyi tezgâha koymak Verb
fikirlerini kâğıda çiziktirmek Verb
başarısını çok çalışmaya borçlu olmak Verb
arabanın süratini saatte 30 mile indirmek Verb
...'i düelloya davet etmek Verb
...'e meydan okumak Verb
birine meydan okumak Verb
birini zaman açısından bağlamak Verb
mosmor kesilmek (argo) Verb
peşinat ödeme
(vasiyetname) musaleh
vasiyet alan
uçağa ateş edip
(bir kimseyi) küçük düşürmek, utandırmak, mahcup/rezil etmek, kibirini/gururunu kırmak.
gazı pilot aleve kısmak Verb