duran

Turkish-English Translation

  1. dweller
  2. static(al)
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(para) âtıl duran
lying idle
ayakta duran
standing
ayakta duran
erect
ayrı duran
freestanding
boş duran
idle Information Technology
emanet gibi duran
voluminous Adjective
sabit duran
abiding
uzak duran
aloof
duran adam eylemi
standing-man protest Noun, Politics-Intl. Relations
duran bir araca çarpmak
to collide with a stationary vehicle Verb
duran iş
work in abeyance
duran varlıklar
non-revolving assets Noun
duran varlıklar
fixed assets Noun, Accounting
Duran Varlıklar
Long-Term Assets Noun, Accounting
duran varlıklara yapılan brüt yatırım tutarı
gross investment in fixed assets
duran varlıklarda değişiklikler
changes in fixed assets Noun
atıl duran para
money lying idle
ayakta duran seyirci
standee
ayakta duran yolcular
standing passengers Noun
boş duran daire
idle tenement
boş duran ev
vacant house
boş duran gayri menkul
void property
boş duran gayrimenkul
void property
boş duran tesisler
idle facilities Noun
dik duran bir tutam saç
cowlick
fiyat üzerinde duran kişi
price-conscious
geçici olarak duran ve plasman arayan paralar
floating money
gereksiz ayrıntı üzerinde duran bilim adamı
pedant
hareket etmeden duran lokomotif
standing engine
hareketli bir geminin duran bir gemiye çarpması
allision Noun
hareketsiz duran gemi
idle vessel
her istasyonda duran tren
stopping train
icikler cicikler üzerinde duran kimse
to be a stickler for details
işlemeden duran motor
standing engine
katlarda duran asansör
lift to all floors
kendi başına duran paragraflar
loose paragraphs Noun
kendi başına duran satır
line by itself
kendisinden yukarda duran birine bir şey vermek
to pass up Verb
kiralanan maddi duran varlıkları geliştirme maliyetleri
leasehold improvements Noun
kullanılmadan duran sermaye
loose capital
kullanılmadan duran uçak
idle plane
maddi duran varlık
real assets
maddi duran varlıklar
tangible fixed assets Noun
maddi duran varlıklar
tangible assets Noun
maddi duran varlıklar yeniden değerleme artışı
revaluation of tangible fixed assets
maddi olmayan duran varlıklar
intangible assets Noun
otobüste kayışa tutunup ayakta duran yolcu
straphanger
paylaşılmadan duran miras
inheritance in abeyance
seçim sandığı başında duran görevli
polling clerk
seçim sandığı başında duran kimse
voting steward
stokta duran malın verdiği fire
inventory shrinkage
tek başına duran ev
single house
tek başına duran ilan
sole advertisement
trafiğin kavşakta duran polis tarafından yönlendirilmesi
point duty
Diğer Duran Varlıklar
Other Fixed Assets Noun, Accounting
Diğer Maddi Duran Varlıklar
Other Tangible Fixed Assets Noun, Accounting
Diğer Maddi Olmayan Duran Varlıklar
Other Intangible Fixed Assets Noun, Accounting
Diğer Mali Duran Varlıklar
Other Financial Fixed Assets Noun, Accounting
Diğer Mali Duran Varlıklar Karşılığı (-)
Decrease in Value of Other Financial Fixed Assets (-) Accounting
Maddi Duran Varlıklar Yeniden Değerleme Fonu
Revaluation Fund of Tangible Fixed Assets Accounting
Mali Duran Varlıklar
Financial Fixed Assets Noun, Accounting
Satılacak Stoklar ve Maddi Duran Varlıklar
Inventories and Tangible Fixed Assets to be Sold Noun, Accounting
Turkish-English phrases from Zargan's own database