entity

  1. Noun şey, nesne, cisim, var olan şey.
    Stars, moon, mountains, persons, languages and beliefs are entities.
  2. Noun varlık, mevcudiyet, vücut, zat.
    corporeal entity: vücut.
    to preserve one's entity and individuality:
    varlığını ve benliğini korumak.
  3. Noun bütün, bağımsız tek varlık.
    A divided country is no longer a political entity.
  4. Noun, Philosophy öz, kendilik, mahiyet, oluş.
gerçek kişi Noun, Law
hakikî şahıs Noun, Law
gerçek kişi Noun, Law
hakikî şahıs Noun, Law
hakikî şahıs Noun, Law
gerçek kişi Noun, Law
işletmenin bağımsız kişiliğinin olması
ayrı bir varlığı olmak Verb
ekonomik varlık Noun
kamu kuruluşu Noun, Public Administration
bağımsız iktisadi varlık Noun, Competition Law
tüzel kişi Noun, Law
hükmî şahıs Noun, Law
tüzel kişi Noun, Law
hükmî şahıs Noun, Law
gerçek ve tüzel kişi Noun, Law
gerçek veya tüzel kişi Noun, Law
hakikî veya hükmî şahıs Noun, Law
özel hukuk tüzel kişisi Noun, Law
özel hukuk tüzel kişisi Noun, Law
kamu tüzel kişisi Noun, Law
kamu hukuku tüzel kişisi Noun, Law
iyi işleyen şirket
açıklanmayan satış şirketi
bağımsız işletme muhasebesi Noun
Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi Proper Name, Organizations
işletmenin tüzel kişiliği
işletmenin bağımsızlığı ilkesi