equilibrium

  1. Noun, Competition Law denge
  2. Noun denge, muvazene.
    He lost his equilibrium and fell into the lake.
    in equilibrium: dengede.
  3. Noun denklik, tevazün.
  4. Noun ruhî/aklî denge/muvazene, itidal, soğukkanlılık.
    She is a sensible person and will not let petty annoyances
    upset her equilibrium.
  5. Noun, Chemistry denge: karşıt etkilerin birbirine eşdeğer olduğu durum.
    equilibrium constant: denge durganı.
bütçe dengesi
bütçe denkliği
kimyasal denge Noun, Biology
tüketici dengesi
ekonomik muvazene
ekonomik denge
dengeli döviz bilançosu Noun
döviz istikrarı
dış denge
dış ticaret dengesi
genel denge
genel denge (piyasaların etkileşimi
iç ekonomik denge
uluslararası borçluluk dengesi
uzun vadeli denge
alıcılar ve satıcıların mevcut fiyatlar üzerinden alım satım yapmayı bıraktığındaki piyasa durumu
kısmi denge
kısmi denge
fiyat dengesi
kesintili denge (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
sabit dengeli olma
kararlı denge
statik denge Noun, Competition Law
denge teorisi
istikrarsız denge
kararsız denge
gümrük tarifesinin denge etkileri Noun
denge döviz kuru
fiyat seviyesini sabit tutan faiz haddi
denge faiz oranı
tasarruf arz ile yatırım talebini eşitleyen faiz oranı
denge düzeyi
bir sanayinin dengesi Noun
bir sanayiin dengesi
fiyatların dengelenmesi
arz ve talebin dengelenmesi
dış ödemeler dengesi
arz ve talep eğrisinin kesişmesiyle piyasada saptanan malların fiyatı
denge fiyatı
firmanın kârlılığını en yüksek düzeye çıkaran fiyat
denge ticaret hadleri Noun
denkleştirme kuramı
denge teorisi
genel denge kuramı
kısmi denge analizi (bir bireyin , şirketin , hane halkının ya da ensütrinin ekonominin dışında tutularak
davranışının analiz edilmesi
kısmi denge analizi