flurry

  1. Noun serpinti, savruntu, kar serpintisi, kısa süreli kar yağışı, (nadiren sağanak anlamında da kullanılır).

    Snow flurries are expected this evening.
  2. Noun ânî telâş, heyecan, şaşkınlık, kargaşalık.
    a flurry of activity: telâşlı/hararetli faaliyet.
    The
    thought of a long journey put her in a flurry.
    in a flurry of excitemet: heyecan ve telâşla.
    A flurry of excitement went round the hall as the king came in.
  3. Noun (borsa) ânî fiyat dalgalanması.
  4. Noun bora, ânî/kısa süreli rüzgâr.
    A flurry upset the small sailboat.
  5. Noun (zıpkınlanan balığın) ölüm çırpınmaları/ihtilâçları.
  6. Noun telâşlan(dır)mak, telâşa düş(ür)mek, heyecanlan(dır)mak, sinirlen(dir)mek, şaşır(t)mak.
    get flurried:
    telâşlanmak, telâşa düşmek, iki ayağı bir pabuca girmek.
telaşla
telaş içinde