(a) ilkeleri, töreleri, inanılan fikirleri vb. sürdürmek, varlığını/benliğini korumak/devam ettirmek.
(b) (milletin/ailenin) şerefini/itibarını korumak.
bankalara uygulanan bir tür dolandırıcılık
kaçırtmak.
send things flying: ortalığı darmadağın etmek, tozu dumana katmak.
birşeyin fırlamasına neden olmak
Verb
hüner gösterisi yapan uçak
uçakla akrobasi hareketi yapma
kemerli payanda, istinat kemeri.
(a) havada akrobatik hareketler yapan uçak filosu, (b) Birinci Dünya Savaşında bir arada uçan avcı uçakları.
(a) zafer, başarı, muzafferiyet.
pass (something)/come off with flying colors: parlak zafer/başarı
kazanmak. (b) (havada dalgalanan) bayrak, sancak.
(a) zafer, başarı, muzafferiyet.
pass (something)/come off with flying colors: parlak zafer/başarı
kazanmak. (b) (havada dalgalanan) bayrak, sancak.
uçan doktor: uçakla uzak bölgelere gidip hasta tedavi eden doktor.
Uçan Hollandalı: fırtınalı havalarda Ümit Burnu yakınlarında görüldüğüne inanılan ve uğursuzluk ve felaket
simgesi sayılan efsanevî gemi.
Noun
bu geminin kaptanı: efsaneye göre günahları yüzünden kıyamete kadar denizlerde dolaşmaya mahkûm edilmiştir.
Noun
uçan balık
(Exocoetidae): uçar balık: kefal, kırlangıç balığı gibi yüzgeçleri kanat şeklinde genişlemiş
olan, su yüzüne fırlayıp bir süre uçabilen balıklar.
Uçan Balık Koyu
Noun, Place Names
uçankale, İkinci Dünya Savaşında ABD'nin geniş çapta kullandığı 4 radyal piston motorlu ağır bombardıman uçağı.
uçan tilki
(Pteropus edulis): eski dünyanın tropik bölgelerinde yaşayan, kafası tilki başına benzer,
meyve yiyen bir tür yarasa.
uçan kurbağa
(Rhacophorus nigrapalmatus): geniş zarlı ayakları sayesinde uçar gibi uzun atlayışlar yapan Hint kurbağası.
uçağın inip kalkabileceği küçük alan
uçan kırlangıç balığı
(Dactylopteridae volitans): renkli, geniş yüzgeçleri sayesinde sudan atlayıp
kısa mesafelerde uçabilen balık türü.
uçan kırlangıç balığı
Noun, Zoology
manevra yapmaya elverişli yükseklik
dış yelken, baş yelkenlerinin en dışta olanı, kontraflok.
uçan maki
(Cynocephalus temminckii, C. volans): GD Asyada ve Filipinlerde yaşayan kedi büyüklüğünde,
böcek yiyen memeli hayvan. Omuzundan kuyruğuna kadar uzanan katlanmış deriyi paraşüt gibi kullanarak ağaçtan ağaca kolayca atlar.
uçan kertenkele
(Draco), 28 .
flying machine
esk. uçak, tayyare.
(güreşte) omuzdan atma, salto, rakibin bileğini bükerek omuz üzerinden kaldırıp yere atma.
(a) kanatlı keseli
(Acrobates pygmaeus): Avustralyada ağaçtan ağaca uçar gibi atlayan keseli bir
hayvan, (b)
flying squirrel ile ayni anlama gelir. uçan sincap
(Petaurus): Yeni Ginede yaşayan uzun kuyruklu, yumuşak tüylü keseli hayvan.
bir alana tarama yapmak için hareketli ışık noktası sağlayan aygıttır
optiksel karakter tanımada
seyyar polis müfrezesi, yıldırım ekibi, süratle harekete geçebilen, âcil bir olay yerine hemen sevkedilebilen polis birliği.
hazır kıta, akıncı birliği.
(a) uçan sincap
(Glaucomys volans): K. Amerikada yaşayan iri gözlü, ön ve arka bacakları arasındaki
deri uzantılarını kanat gibi kullanarak uçar gibi ağaçtan ağaca atlayan ufak sincap, (b) flying phalanger.
tez atılım: başla işareti verilmeden veya verilir verilmez yarışa başlama.
Noun
er-başlama: koşmakta olan yarışçılar çizgiyi geçerken başla işaretinin verilmesi.
Noun
erken/tez davranış, elverişli başlangıç, hevesle/azimle başlama.
get off to a flying start: hevesle/azimle
başlamak.
He's got off to a flying start in his new job.
Noun
kanat düzeni: asker veya polisin yürüyüş kolunda kanat şeklinde açılmaları.
Noun
uçan kanat, gövdesiz uçak.
Noun
hücum çizgisi gerisinde konumu değişen futbol oyuncusu.
Noun
parlak başarı elde etmek
Verb
uçak yolculuğunda havada geçen süre
aletli uçuş kuralları
Noun
kısa ziyarette bulunmak
Verb
uçakla yolculuk etmek
Verb
Uçan Sandık
Proper Name, Language-Literature