siyasal görüşlerini meydana koymak
Verb
ve başkaları/benzerleri, ve saire.
ve benzeri, vesaire, ilâahiri.
and so on and so forth: vesaire vesaire.
ve başkaları/benzerleri, ve saire.
ileri-geri.
The pendulum of the grandfather clock swang back and forth: Duvar saatinin rakkası ileri geri sallanıyordu.
ileri-geri.
go back and forth (between …): (… arasında) mekik dokumak, gidip gelmek.
şekillendirmek, maddî şekil vermek.
Imagination bodies forth the forms of things unknown (Shak.):
Muhayyile, meçhul şeylere maddî şekiller verir.
fışkırmak, kopmak, patlamak.
(a) doğurmak, üretmek, hasıl etmek, (b) açıklamak, ortaya atmak, ileri sürmek, önermek.
to bring forth a proposal for reducing costs.
doğurmak, meydana getirmek, hasıl etmek.
birdenbire çıkmak/fışkırmak, ânî çıkış yapmak/söylemek.
sebep olmak, meydan vermek, yol açmak, ortaya çıkarmak.
This is a task that will call forth all his energies: Bu, onun bütün gücünü ortaya koyacak (gerektirecek) bir iştir.
çıkmak, vukubulmak, rastgelmek, tesadüf etmek.
soluk soluğa (heyecanla, telâşla vb.) söylemek /konuşmak, kesik kesik söylemek/konuşmak.
He gasped out the message.
(a) yaymak, neşretmek, ilân etmek, (b) dışarı vermek, çıkarmak.
(a) önermek, teklif etmek, ileri sürmek, (b) lâfı uzatmak, uzun uzadıya konuşmak, sürekli konuşarak bıktırmak/kafa
şişirmek, nutuk çekmek.
aşağıda belirtildiği şekilde
(a) önermek, teklif etmek, sunmak, takdim etmek, (b) ifa/icra etmek, (c) filizlenmek, tomurcuklanmak,
yapraklanmak, filiz/tomurcuk/yaprak sürmek, (d) (haber vb.) yaymak.
çabucak gitmek, fırlamak, bir koşu gidivermek.
I must sally forth into town and buy my week's food:
Bir koşu şehre gidip haftalık yiyeceğimi almalıyım.
(a) üretmek, vermek, (b) ihraç etmek, dışarıya yollamak, (c) yaymak, neşretmek, çıkarmak, salmak.
(a) anlatmak, beyan etmek, zikretmek, (b) ileri sürmek, belirtmek, açıklamak.
Conditions set forth in the contract. (c) (seyahata) başlamak, yola koyulmak.
açıklamak, izah/beyan/tasrih etmek.
aşağıda belirtildiği şekilde
(sözü) kesmek, inkıtaa uğratmak, araya girmek.
Don't break in on the conversation.
protestoya neden olmak
Verb
protestolara neden olmak
Verb
birşeyi ortaya çıkarmak
Verb
birşeyle sonuçlanmak
Verb
birşeyi açığa çıkarmak
Verb
birçok protestoya neden olmak
Verb
bir tepki uyandırmak
Verb
sözleşmede konulan şartlar
Noun
bir konu üzerinde uzun boylu durmak
Verb
yeni bir kitap yayımlamak
Verb
bir teklifte bulunmak
Verb
bir teori ortaya atmak
Verb
bir teklifte bulunmak
Verb
bir kuram ortaya atmak
Verb
bir kanıt ileri sürmek
Verb
bir sözleşmeye şartlar koymak
Verb
bir yolculuğa çıkmak
Verb
gerekçeler ileri sürmek
Verb
bir kararın gerekçesini açıklamak
Verb, Law
hükmün nedenlerini bildirmek
Verb
bir teori ortaya atmak
Verb
iki ülke arasında mekik dokumak
Verb