fortune

  1. baht, talih.
    fortune was against us, we lost: Talihimiz yaver olmadı, kaybettik.
    fortune favored
    him: Bahtı yaver gitti.
    fortune smiled on him: Talih yüzüne güldü.
    by good fortune: Bereket versin, çok şükür.
    seek one's fortune: Talihini başka yerde aramak, servet ve refah peşinde koşmak.
  2. kısmet, kader.
    tell fortunes: fala bakmak.
    Whatever my fortune may be: Kaderim ne ise, alnıma ne yazıldı ise.
  3. uğur, şans.
    try one's fortune: şansını denemek.
    She had the good fortune to be free from illness all her life.
  4. varlık, servet.
    make a fortune: zengin olmak, servet yapmak.
    a small fortune
    : k.d.
    küçük bir servet, bir hayli para.
    Those jewels must have cost a small fortune: O mücevherler bir hayli pahalı olmalı.
    Some men have made great fortunes by developing oil business.
  5. zenginlik, büyük servet, çok para.
    a man of fortune: çok zengin adam.
    marry a fortune:
    zengin bir kadınla evlenmek.
    to come into a fortune: büyük bir servete konmak/varis olmak.
    It has cost me a fortune: Bu bana çok pahalıya mal oldu.
  6. servet bahşetmek/ihsan etmek/bağışlamak, zengin etmek.
  7. tesadüfen vaki olmak.
kendi bahtının mimarı
talihinin en kötü aşamasında
servetinin kalıntılarını toplamak Verb
servetini yiyip bitirmek Verb
servetini israf etmek Verb
servetini har vurup harman savurmak Verb
servetinıhar vurup harman savurmak Verb
servetini israf etme
servetini artırmak Verb
servetini kumarda kaybetmek Verb
bir serveti yiyip bitirmek Verb
tüm servetini hisse senetlerine yatırmış olmak Verb
tüm servetini hisse senet dilerine yatırmış olmak Verb
talih kendinden yana olmak Verb
servetini ömür boyu gelire yatırmak Verb
kişinin servetinde gedik açmak Verb
servetini eritmek Verb
kendi talihini kurmak Verb
000 dolar olarak tahmin etmek Verb
küsmüş talihini güldürmek Verb
servetine yeni bir çekidüzen vermek Verb
servetini yeniden ele geçirme
servetine yeniden kavuşmak Verb
servetini tehlikeye atmak Verb
şansını denemek Verb
servetinıyiyip tüketmiş olmak Verb
bütün servetini yiyip tüketmiş olmak Verb
şansını denemek Verb
işine büyük bir servet harcamak Verb
servetini har vurup harman savurmak Verb
talihini denemek Verb
bir girişimde şansını denemek Verb
alınyazısı için hayıflanmak Verb
kötü talih
bir servet biriktirmek Verb
büyük servet
büyük servete konmak Verb
büyük bir servet sahibi olmak Verb
büyük bir servet sahibi olmak Verb
büyük bir servetin sahibi olmak Verb
servet edinmek Verb
mirasa konmak Verb
servete konmak Verb
bir servete konmak Verb
mirasyedilik
bir servetin yenilip bitirilmesi
birini servetinden mahrum etmek Verb
bir serveti kumarda yemek Verb
bir serveti har vurup harman savurmak Verb
savrulmuş servet
hali vakti yerinde olmak Verb
varı yoğu
tüm servet
tüm serveti
kahpe felek
şansa yardım etmek Verb
bir servet yapmak Verb
servetten kalan
bir servet kazanmak Verb
kumarda bir servet kaybetmek Verb
adventurer Noun
(çoluk çocuğun) bakımı ile mükellef olmak, geçimini sağlamak.
kendini tehlikeye maruz bırakmak Verb
gelecekte özgürce davranmasını güçleştirebilecek sorumluluklar üstlenmek Verb
açık talih
ikbal
iyi talih
bahtiyarlık
büyük servet
hatırı sayılır servet
zor elde edilen servet
servet peşinde olmak Verb
bahtsız
şanssızlık
tehlikeye düşen servet
bağımsız servet
bir servet tevarüs etmek Verb
bir servet yapmak Verb
büyük servet
zengin olmak Verb
servet edinmek Verb
servet kazanmak Verb
zengin birine varmak Verb
zengin evlilik yapmak Verb
üç beş kuruşu olması
mütevazı servet
bir serveti berbat etmek Verb
ufak servet
bir servetin geri kalan kısmı
talihli adam
bir serveti yiyip bitirmek Verb
birinin falına bakmak Verb
talihin ters dönmesi
talihin ters dönmesi
ufak servet
güzel bir servet
bir çıkar veya macera için askerlik yapan kimse.
kaderin oyuncağı
bir servete konmak Verb
bir servete konmak Verb
büyük bir servetin sahibi
kaderin cilveleri Noun
hasara uğramamış servet
büyük servet
eriyip giden servet
Feleğin çarkı, çarkı felek. Noun
(oyun, kumar vb.) fırıldak, rulet. Noun
bir servet kazanmak Verb
talih bisküviti: içinde küçük bir kâğıda yazılı fal bulunan kıvrık ince bisküvit.
servet avcısı, evlenmek için zengin arayan kimse.
tersine dönen talih
sergüzeştçi
maceracı
bakıcı
falcılık
bakıcılık
çarkıfelek
şans bu ya, ... Adverb
şu işe bakın ki, ... Adverb
şans eseri, ... Adverb
kitaplara küçük bir servet harcamış olmak Verb
tahmini serveti
talihin kucağında
bir işten büyük para kazanmak Verb
kitaplara küçük bir servet harcamış olmak Verb
kaderin değişmesi
birine vasiyetle bir servet bırakmak Verb